NASA astronotları Butch Wilmore ve Sunita Williams, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) yalnızca 8 gün geçirmeyi planlamıştı. Ancak beklenmedik teknik aksaklıklar nedeniyle 288 gün boyunca uzayda kaldılar. Nihayet Dünya’ya döndüler, fakat şimdi onları yeryüzünde bambaşka bir sınav bekliyor. Yürümeyi bile yeniden öğrenecek astronotların değişimi sosyal medyanın gündemine oturdu.
Yerçekimsiz ortamda uzun süre kalan bir insan vücudu, Dünya’daki şartlara uyum sağlamakta zorlanıyor. Kaslar zayıflıyor, kemik yoğunluğu azalıyor, denge sistemi bozuluyor. NASA ve diğer uzay ajansları yıllardır bu etkileri araştırıyor. Ancak Williams ve Wilmore’un dönüşü, bu konuda yeni veriler sunacak. 59 yaşındaki Sunita Williams’ın dönüşteki görüntüsü, uzay ortamının insan biyolojisi üzerindeki dramatik etkilerini ortaya çıkardı. Uzaydayken vücut sıvıları yerçekimsiz ortamda farklı şekilde dağıldığı için astronotlar, yüzlerinde şişkinlik yaşayabiliyor. Dünya’ya döndüklerinde ise bu sıvılar tekrar normale dönmeye çalışıyor, ancak süreç zaman alıyor.
NASA daha önce de benzer vakalarla karşılaştı. Astronot Frank Rubio, 2023 yılında ISS’de 371 gün kalarak “uzayda tek seferde en uzun süre kalan Amerikalı” unvanını kazandı. Ondan önce Mark Vande Hei 355 gün uzayda kalmıştı. Ancak dünya rekoru hâlâ Rus kozmonot Valeri Polyakov’a ait. Polyakov, 1994-1995 yıllarında Mir Uzay İstasyonu’nda tam 437 gün geçirmişti.
Astronotların Dünya’ya döndükten sonra yürümeyi bile yeniden öğrenmesi gerekiyor. Vücutları yeniden yerçekimine alışana kadar NASA’nın özel rehabilitasyon programına tabi tutuluyorlar. Kemik kaybı ve kas zayıflaması nedeniyle fizik tedavi süreçleri haftalar, hatta aylar sürebiliyor.
Peki, bu zorluklara rağmen astronotlar neden uzaya gitmeye devam ediyor? Cevap basit: İnsanlığın geleceği uzayda. Bilim insanları, Ay ve Mars gibi uzun süreli görevler için insan vücudunun ne kadar dayanıklı olduğunu araştırıyor. Dünya’ya dönen her astronot, bu büyük keşif yolculuğunun bir parçası. Wilmore ve Williams şimdi, yeniden Dünya’daki hayata uyum sağlamaya çalışacaklar. Onlar için zorlu bir süreç başlıyor, ancak bilim insanları bu süreci dikkatle izleyerek gelecekteki uzay görevleri için kritik bilgiler elde edecek.
Geçtiğimiz yıl haziran ayında uzaya doğru yola çıkan astronot Sunita Williams, uzun ve dalgalı kestane rengi saçlarıyla dikkat çekiyordu. O dönemde, ABD Başkanı Donald Trump da Williams’tan bahsederken onu “çılgın saçlı kadın” olarak nitelendirmişti. Ancak, aylar süren uzay yolculuğunun ardından Dünya’ya döndüğünde, Williams’ı tanımak neredeyse imkânsızdı. Florida açıklarına iniş yapan SpaceX’in Dragon kapsülünden çıkan astronotun saçları tamamen beyaza dönmüştü.
Williams’ın saçlarının bu denli değişim geçirmesinde birden fazla etken rol oynamış olabilir. Öncelikle, uzayda saç boyama gibi günlük bakım rutinleri mümkün olmadığından, saçlarının doğal rengini kaybetmesi kaçınılmazdı. Bunun yanı sıra, bilim insanları stresin saç beyazlamasında önemli bir faktör olduğunu belirtiyor. 2020 yılında yapılan bir araştırma, stres hormonlarının saç foliküllerinde melanin üreten kök hücrelerin tükenmesini hızlandırabileceğini ortaya koymuştu. Yerçekimsiz ortamın vücut üzerindeki baskısı, günlük yaşamın zorlukları ve uzay misyonlarının psikolojik yükü de Williams’ın saçlarındaki ani değişimi tetiklemiş olabilir.
Öte yandan, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) astronotların saç bakım rutinleri de oldukça sınırlı. Suyun kısıtlı olması nedeniyle, saçlar durulanmayan özel şampuanlarla yıkanıyor ve genellikle serbest bırakılarak havalanmaları sağlanıyor. Bu durum, saç derisindeki basıncı azaltarak kepek, folikül tıkanması ve bakteri oluşumu gibi sorunları önlemeye yardımcı oluyor. Williams’ın ISS’teyken saçlarını gevşek şekilde toplaması da bunun bir göstergesiydi.