Kilo vermek dendiğinde akla gelen ilk iki yöntem genellikle spor ve diyet oluyor. Ancak son zamanlarda, ne ağır egzersiz ne de katı beslenme programları uygulamadan kilo veren kişilerin sayısı hızla artıyor. Peki bu mümkün mü? Uzmanlar, zayıflamanın sırrının aslında basit ama etkili üç alışkanlıkta gizli olduğunu söylüyor.
Yeterli ve kaliteli bir uyku, vücudun hormonal dengesini sağlıyor. Özellikle leptin ve ghrelin hormonları, tokluk ve açlık hissini doğrudan etkiliyor. Araştırmalar, her gece 7-8 saat uyuyan kişilerin iştah kontrolünü daha rahat sağladığını ve kilo vermeye daha yatkın olduklarını ortaya koyuyor. Uykusuzluk, tatlı krizlerine ve düzensiz beslenmeye neden olabiliyor.
Günlük yeterli miktarda su içmek, vücutta toksinlerin atılmasını sağlarken aynı zamanda metabolizmayı hızlandırıyor. Özellikle sabah aç karna içilen 1 bardak ılık su, sindirimi başlatıyor ve gün boyunca enerji dengesini düzenliyor. Su içen kişilerin iştahları daha kontrollü oluyor, gereksiz atıştırmalar azalıyor.
Yeme bozukluklarının büyük bir kısmı, fiziksel açlıktan değil, duygusal boşluklardan kaynaklanıyor. Stres, can sıkıntısı veya mutsuzluk gibi durumlar, gereksiz yemek tüketimine neden oluyor. Bu nedenle farkındalık temelli yeme alışkanlıkları geliştiren bireyler, ne zaman gerçekten aç olduklarını ayırt edebiliyor. Meditasyon, nefes egzersizi veya günlük tutmak gibi basit uygulamalar, bu sürece destek veriyor.
Uzmanlar, her bünyenin farklı olduğunu ve kilo verme sürecinin kişiye özel ilerlemesi gerektiğini vurguluyor. Ancak yukarıdaki 3 temel alışkanlık, genel sağlığı olumlu etkilediği gibi, kilo kontrolünde de etkili sonuçlar doğurabiliyor. Üstelik bunlar, sürdürülebilir alışkanlıklar olarak da öne çıkıyor.
Artık kilo vermek için aç kalmak ya da saatlerce spor salonlarında ter dökmek şart değil. Vücudun temel ihtiyaçlarını anlamak ve ona iyi davranmak, zayıflamanın en doğal yolu olabilir. Spor yapamayanlar veya diyet listelerine bağlı kalamayanlar için bu üçlü yöntem umut vadediyor.