Mart 2020'de, koronavirüs (COVID-19) salgınının küresel çapta yayılmasıyla birlikte Avustralya'da benzeri görülmemiş bir panik dalgası yaşandı. Bu panik, özellikle marketlerde temel ihtiyaç malzemelerine yönelik yoğun bir talep yarattı. En dikkat çekici durum ise tuvalet kağıdı stoklarının hızla tükenmesi oldu. Market raflarının boşalmasıyla birlikte, son kalan tuvalet kağıdı paketlerini almak isteyen vatandaşlar arasında, özellikle kadınlar arasında gerginlikler ve hatta fiziksel kavgalar yaşandı. Bu olaylar, Avustralya'nın çeşitli şehirlerindeki süpermarketlerde kaydedildi ve dünya basınında geniş yankı buldu.
Salgın hastalıklar karşısında tuvalet kağıdının doğrudan bir önleyici tedbir olmadığı uzmanlar tarafından sıkça vurgulanırken, yaşanan bu yoğun talep ve panik davranışlarının temelinde 'sürü psikolojisi'nin yattığı belirtiliyor. Sosyal medya ve haber kanallarında yer alan tuvalet kağıdı stoklarının azaldığına dair haberler, insanlarda bir kıtlık endişesi yaratarak, sahip olma içgüdüsünü tetikledi. Bu durum, gereksiz stokçuluğa ve ardından da sosyal gerilimlere yol açtı.
Avustralya'da yaşanan bu tuvalet kağıdı krizi, sadece bir tüketim çılgınlığı olmanın ötesinde, küresel bir sağlık krizi karşısında toplumların nasıl tepki verebileceğine dair önemli bir vaka çalışması niteliği taşıyor. Uzmanlar, bu tür durumlarda sakin kalmanın, resmi sağlık otoritelerinin açıklamalarına itibar etmenin ve sadece ihtiyaç kadarını almanın önemine dikkat çekiyor. Koronavirüs pandemisi sürecinde Avustralya'da yaşanan bu olaylar, gelecekteki olası krizlere karşı toplumsal farkındalığı artırmayı hedefliyor.
Google Play
App Store
Haberi Paylaş
16:03
YORUM YAZ