Yaz tatilinin erkene çekilmesi iddiasına Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin son noktayı koydu. Tekin, "Bu hukuken mümkün değil. Yani bizim 180 iş günü okullarımızın açık olması lazım. Şimdi bilmeyenler şöyle diyorlar. Şimdi erken tatil yapın, okulların başlangıcını da erkene alın. Ama o başka. Yani o önümüzdeki yılın hesabı." dedi.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eğitim gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. TRT Haber canlı yayınına katılan Tekin; öğretmen atamaları, yaz tatilinin öne alınması ihtimali ve öğretmen adaylarını ilgilendiren KPSS detayıyla ilgili konuştu.
Bakan Tekin'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Atama takvimi geldiği zaman biz, öğretmenlik branşlarının isimlerini kapatırız biz. Elimizdeki kadro sayısı kaç? 15 bin… Bu 15.000 kadroyla bir matematiksel formülle orantı kurarız ve deriz ki işte ilk sıradaki burada bizim toplam o dersi okutacak öğretmen ihtiyacımız kaç? O ihtiyacın karşılığında elimizde kaç öğretmen var? Ve bize tahsis edilen yeni kadrolarda yüzdelik dilimi oradaki ihtiyaç açısından orantılandığımızda buraya kaç öğretmen atamamız gerekir diye yazarız buraya. Sonra burayı açarız.
Sonra görürüz ki X branşına şu kadar öğretmen lazım, Y branşına şu kadar öğretmen lazım. Dolayısıyla bizim açımızdan herhangi bir branşın veya herhangi bir öğretmenlik alanının pozitif ya da negatif bir ayrıcalığı yok. Yani biz elimizde herhangi bir dersi okutmak için öğretmenimiz yokken, başka bir alanda ihtiyacımız olmadığı halde öğretmen almamızın bize ne faydası var? Bunu dikkatlice kamuoyunun ilgisine sunuyorum.
Geçen yıl öğretmen istihdam süreci ile ilgili köklü bir değişiklik yaptık. Öğretmenlik Mesleği Hakkında Kanun'la birlikte Milli Eğitim Akademisi'ni de kurduk ve öğretmen istihdam yöntemini değiştirdik. Fakat kanunun çıktığı tarih itibariyle KPSS sınavına giren öğretmen adayı arkadaşlarımız da vardı. Dolayısıyla biz o KPSS sınavına giren öğretmen arkadaşlarımızın bir mağduriyet yaşamaması için bunu şöyle tanımladık.
Dedik ki 2024 yılında KPSS sınavına giren arkadaşlarımızdan da öğretmen ataması yapacağız. Önümüzdeki temmuz ayında ÖSYM tarafından yapılacak Akademiye Giriş Sınavıyla da öğretmen ataması yapacağız ve bu yıl öğretmen adayı arkadaşlarımız için KPSS yapılmayacak dedik. Yani son öğretmen adayı arkadaşlarımız için söylüyorum. Son KPSS geçtiğimiz yıl, yani 2024 yılında yapıldı ve artık öğretmen adayı arkadaşlarımız için KPSS yapılmayacak.
Fakat 2024 KPSS'sine giren arkadaşlarımızın bir mağduriyet yaşamaması için biz bu yıl bize Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile yaptığımız görüşmeler neticesinde bize tahsis edilen 25 bin kadroyu bu iki grup için ayırdık. 2024 yılında KPSS'ye giren öğretmen adayı arkadaşlarımız için 15 bin kadro tahsisi yaptık. Temmuz ayında yapılacak akademiye giriş sınavıyla aramıza katılacak arkadaşlarımız için ise 10 bin. Dolayısıyla bizim şu anda elimizde bu anlamda iki farklı hukuki işlem yürütüyoruz.
Bunlardan bir tanesi 2024 KPSS'sine göre istihdam edeceğimiz arkadaşlarımız. Onların, onların prosedürü belli. Onlarda şöyle yapıyoruz: KPSS biz şimdi branş dağılımlarını açıkladık. Buna göre başvuruları alacağız ve kanuna göre her bir aday için 3 katı adayı mülakata davet edeceğiz. Yani 15 bin öğretmen arkadaşımız için 45 bin öğretmen adayı arkadaşımız mülakata davet edilecekler. KPSS puanındaki puan üstünlüğüne göre ve kendilerine tanımladığımız bölgelerde veya sınav alanlarında mülakat sınavlarına girecekler.
Mülakat sınavından sonra da başarılı olanlar atamasını yapacağız. Ardından da akademiyle ilgili süreç başlayacak. Şu anda bu yıl yapacağımız uygulamayla öğretmenlerin istihdamında mülakat mekanizması tamamen kalkıyor. Önümüzdeki dönemde, AGS diyoruz biz kısaca, Akademiye Giriş Sınavı ile beraber artık öğretmen adayı arkadaşlarımızın çoklu değerlendirmeye tabi tutulduğu başka bir sistem başlıyor. O ayrı bir mekanizma.
Ne yapacağız? Akademiye Giriş Sınavı ile beraber o sınava giren arkadaşlarımızdan Milli Eğitim Akademisi'nde eğitim almaya hak kazanan arkadaşlarımızı 10 bin arkadaşımızı belirledik. Bu 10 bin arkadaşımızla ilgili şimdi Akademi Başkanlığımız hem teorik hem de pratik yani uygulamaya ilişkin bir 14 aylık eğitim programı oluşturuyorlar.
Bu 14 ayın içerisinde bir kısmı teorik. Bu teorik eğitimin içerisinde bir bizim Bakanlığımızın, yani siz matematik bölümü mezunusunuz. Biz sizin matematik bölümü mezunu olmanız yanında bir de Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullarında uygulanan matematik müfredatıyla ilgili sizi bilgilendireceğiz. Yani bu müfredatın ne olduğu, bunların nasıl anlatılması gerektiğine dair sizi yani öğretmen adayı arkadaşımızı bir teorik olarak bu eğitimi alacağız.
İki, teorik eğitimden sonra da uygulama eğitimini alacağız. Bizim birleştirilmiş sınıflarımız var, taşımalı eğitim yapan okullarımız var, şehir merkezlerinde sosyoekonomik göstergeler açısından daha iyi durumda olan okullarımız var. YİBO'larımız var, işte Anadolu liselerimiz, meslek liselerimiz, çok programlı okullarımız, bunların hepsi farklı farklı okul türleri. Şu anda halihazırda üniversitelerden mezun olan arkadaşlarımız bu okul türleri hakkında hiçbir bilgisi olmadığı gibi görmemiş durumdalar.
Biz dolayısıyla biz diyoruz ki öğretmen adayı arkadaşımız hangi okul türüne atanacağını bilmiyoruz ama biz bütün okul türlerimizde yani atanacağı branşla ilgili bütün okul türlerimizde, okul kategorilerimizde gitsin pratik eğitimini alsın. Eğitimini aldığı yerde de her gittiği yerdeki birlikte derse girdiği uzman ya da başöğretmen düzeyindeki arkadaşımız öğretmen adayı arkadaşımızla ilgili bizim hazırladığımız bir ölçme değerlendirme mekanizmasıyla bir değerlendirme formu dolduracak. Öğretmen adayı arkadaşımız bu uygulama eğitimlerini tamamladığında işte üç hafta diyelim Mücahit Bey'in yanına gitti.
3 hafta benim yanımdaydı. 3 hafta başka bir arkadaşımız. Bizim hepimiz öğretmen adayı arkadaşımızla ilgili ilgili genel müdürlüklerin hazırladığı bir değerlendirme formu dolduruyorlar. Bu form neticesinde de ilgili arkadaşımızın atamaya esas puanı ortaya çıkıyor ve akademi eğitimini tamamladıktan sonra da göreve başlayacağı yere göndermiş olacağız kendisini.
ÖSYM ile daha önce KPSS ile beraber yürüttüğümüz süreçte de şöyle bir sıkıntımız var. Bazı branşlarda Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi dediğimiz ilave bir test yapıyorduk. Yani matematik öğretmeni için bunu yapabiliyoruz ama bazı branşlarda da yapamıyoruz. Yani ÖSYM'nin teknik kapasitesi de sınava girecek aday sayısı da buna uygun olmadığı için yapılamıyordu. Dolayısıyla şimdi bir aynı sistem üç aşağı beş yukarı devam ediyor. Akademiye Giriş Sınavı da iki kategoride. Bir, alan bilgisi testine girecek arkadaşlarımız olacak. Bir de hem alan bilgisine hem de, yani bu arkadaşlarımız hem alan bilgisine hem de AGS sınavına girecekler. Bir de alan bilgisi testi olmayan arkadaşlarımızın girdiği normal AGS sınavı var. O da hemen hemen KPSS ile aynı sınav.
Sadece biz içerisine Türk Eğitim Tarihi ile ilgili, Bakanlığımızın uyguladığı programlarla ilgili bazı başlıklar koyduk. Onunla ilgili detayları da hangi branştan, hangi alandan kaç soru sorulacağını, hem bizim Milli Eğitim Akademisi'nin hem de ÖSYM'nin karşılıklı olarak imzaladıkları protokolün metninde de var. ÖSYM'nin sayfasından da bulabilirler. Çok detaylıca her şey açıklanmış durumda orada.
Biliyorsunuz, bu 4+4+4 gelinceye kadar, yani 2011 yılına kadar 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim vardı. Yani Türkiye'de zorunlu eğitim 8 yıldı. 4+4+4'le beraber 12 yıla çıkartıldı. 12 yıla çıkartılmasıyla beraber Türkiye'de ortaöğretimde okullaşma oranı %60'lardan %90'lara çıktı. Yani nüfusumuzun lise öğrencilerimizin okuma oranları çağ nüfusu itibariyle yani o yaş grubundaki çocuklarımızdan 2011 yılı itibariyle 60 tanesi lise eğitimi alırken bugün 90 tanesi ve arzu ettiğimiz şeye ulaşmış olduk hemen hemen. Bu bizim için önemli bir gösterge. Yani bunu bir yere not etmek lazım.
Şimdi gelinen noktada kamuoyunda şu tür tartışmalar yaşanmaya başlandı. Özellikle yükseköğretime erişimin yaygınlaşmasıyla beraber çok sayıda öğrenci ortaöğretimi müteakip yükseköğretime gidiyor ve otomatikman sanki zorunlu eğitim 16 yıla çıkmış gibi algılanıyor. Bu bir taraftan pozitif ama bir taraftan da bilhassa mesleki ve teknik eğitim anlamında bizi sanayi, ticaret ve bu anlamda hizmet sektörü nitelikli eleman bulamamak konusunda bizi eleştirmeye başladılar. Böyle olunca biz de bu hani kamuoyunda böyle bir talep gelirse bu tartışılabilir dedik.
Nitekim tartışılsın istemiştik, tartışılıyor da. Çok değişik platformlarda bu konular tartışılıyor. Ticaret Odaları tartışıyor, Sanayi Odaları tartışıyor. Ortaya çıkan formüller var. İşte kimisi yani lise eğitimi totalde 12 yıllık eğitimle ilgili bir karar söz konusu değil. Ama bazı öğrenciler için önerilen modeller arasında 4+4, 3. dörtle ilgili 2 yıl olsun, 3 yıl olsun, mesleki eğitime yönlendirilsin çocuklar gibi tartışmalar var. Biz bakanlık olarak bütün bu tartışmaları titizlikle takip ediyoruz. Bunların içerisinden süzülecek, üzerinde uzlaşılmış konular olursa bunları alıp bunları siyasi mekanizmalarla, Sayın Cumhurbaşkanımızla, kabinede istişare ederiz ve ondan sonra bir karar almamız gerekirse alırız. Şu an alınmış bir kararımız yok. Sadece bu konudaki tartışmaları takip ediyoruz diyelim.
Yok, bu hukuken mümkün değil. Yani bizim 180 iş günü okullarımızın açık olması lazım. Şimdi bilmeyenler şöyle diyorlar. Diyorlar ki bu şimdi erken tatil yapın, okulların başlangıcını da erkene alın. Ama o başka. Yani o önümüzdeki yılın hesabı. O önümüzdeki yılın 180 gününün hesabı. Biz bu yılın 180 gününü bir şekilde tamamlamamız lazım. Hukuki olarak bu mümkün değil. Bizim de öyle bir planlamamız yok.
Zaten hem temel eğitimden orta öğretime geçiş kapsamındaki sınavlar hem de yüksek öğretime geçiş kapsamındaki sınavlarda bu takvime göre planlanmış durumda. Bizim öyle bir hesabımız yok. Zaten bayram sonrası da 2 hafta. Yani tek birkaç gün olsa bu tartışılabiliriz ama 2 haftalık bir süreç söz konusu. Dolayısıyla bizim gündemimizde böyle bir şey yok.