Politika

Milli Dayanışma Komisyonu sekizinci defa toplandı: Sendikalardan ortak çağrı

"Terörsüz Türkiye" gündemiyle bir araya gelen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu sekizinci toplantısında Memur- Sen, Türk-İş, Türkiye Kamu-Sen, DİSK ve KESK temsilcilerinin görüşlerini aldı.

Milli Dayanışma Komisyonu sekizinci defa toplandı: Sendikalardan ortak çağrı
KAYNAK:
İhlas Haber Ajansı
|
GİRİŞ:
11.09.2025
saat ikonu 19:27
|
GÜNCELLEME:
11.09.2025
saat ikonu 19:27

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Komisyonu, sekizinci toplantısında sendika temsilcileriyle buluştu. Memur Sen Başkanı Ali Yalçın, terörün sadece güvenliği değil, toplumun sosyal barışının, kamu hizmetlerinin düşmanı olduğunu belirterek, Terörsüz vizyonunun toplumsal sözleşme olduğunu söyledi. Yalçın, "Hepimizin ortak meselesidir. Bu süreci toplumsallaştırmak, sivil toplum örgütlerini paydaş kılmak, yeni ve sivil bir anayasa ile taçlandırmak, Türkiye Yüzyılı'nın ön koşuludur. Memur Sen olarak sürece ilişkin dikkat edilmesi gereken birkaç hususun altını çizmek istiyorum: Süreç, özgürlük, adalet, demokrasi ve milli birlik temelinde yürütülmelidir. Sivil toplum kuruluşları sadece dinlenen değil, gerçek anlamda sürecin paydaşı kılınmalı, yalnızca bir defaya mahsus görüş alınmamalıdır. Devlet kuşatıcı ama kararlı olmalı; terörü cesaretlendirecek hiçbir adım söz konusu olmamalıdır. Çözüm sürecinde, tüm iyi niyet ve çabalara rağmen yaşanan olumsuzlardan ders çıkarılmalı; sürecin sabote edilmesine ve sekteye uğratılmasına karşı ihtiyatlı olunmalıdır. Yeni ve sivil bir anayasa yapılmalı; toplumun bütün kesimlerini kapsayan toplumsal sözleşme oluşturulmalıdır. Terörün mağdur ettiği vatandaşlarımızın acısı politize edilmemeli, toplumsal vicdanın ortak paydası olmalıdır" dedi.

Milli Dayanışma Komisyonu sekizinci defa toplandı: Sendikalardan ortak çağrı

Türkiye Kamu Sen Başkanı Önder Kahveci de, Terörsüz Türkiye'de kamu hizmetlerinin kalitesinin de artacağına işaret ederek, "Terörün ortadan kalkması ile birlikte Doğu, Güneydoğu, Anadolu'nun sadece kamu hizmetleri açısından değil, sosyal ve ekonomik gelişim açısından cazibe merkezlerine dönüşmesi mümkün olacak. Bu dönüşüm bölgenin daha homojen bir kimyaya sahip olmasına nedeniyle bölgeden göç eden halkın da yeniden memleketlere dönebilmelerinin imkanını sağlayacak. Bu nedenle ulaşılacak huzur ve güven ortamının en büyük kazanımı yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda Türkiye'nin her köşesinde eşit hizmet alma hakkının korunması ve devlet vatandaş bağrının güçlenmesi olacak. Türkiye'nin mevcut yaklaşımı geçmişleri evlerinden ders alarak çok güvenlik mimari inşaatçı çabasının bir yansımasıdır. Tarihsel sürecin terör sadece evlatlarımızı elimizden almadı. Aynı zamanda ekonomi kayıtlarımızı, kaynaklarımızı tüketti" diye konuştu.

KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak ise, "Kürt sorunu etkilediği coğrafya itibarıyla bir kilit noktasındadır. Bu sorunun halının altına süpürülmesi daha ciddi ve ağır bedeller doğuracaktır. Çözüm de köklü ve kapsayıcı olmak zorundadır. Bu sorun bir halkın kendini ifade etme ve eşit yurttaşlık temelinde birlikte bir yaşam kurma idealini sağlayacaktır. Ülkemiz sadece tarihsel bir fırsatı yitirmekle kalmayacak aynı zamanda daha derin bir krizin içine sürüklenecektir. KESK, bu tarihsel sorumluluğu bir görev bilinciyle yerine getirmeye çalışacaktır. KESK aynı zamanda bu topraklarda emekçilerin tüm kimlik ve inançlarıyla birlikte emek mücadelesine de eşit statüde kendisini ifade edebildiği eşit ve özgür bir yaşam idealidir" şeklinde konuştu.

KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz de şöyle konuştu:
"Uygulanabilir, somut ve kısa-orta-uzun vadede yapılacakların belirlendiği, tarafların üzerinde hemfikir olduğu, sivil toplum, emek ve meslek örgütlerinin, aydınların katkı sunduğu bir eylem planı çıkarılmalı; öncelikli yapılması gerekenler hemen hayata geçirilmelidir. Emek, insan hakları, demokrasi ve laiklik ekseninde hukuk devleti ile özdeş temel ilkeler ortaya konmalıdır. Soruna ilişkin tartışmanın toplumun geniş kesimlerine yayılması için her türlü çözüm önerisinin dile getirilebileceği özgür bir ortam sağlanmalıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğünü yoruma yer bırakmayacak netlikte teminat altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır. Vatandaşlık tanımı, evrensel hukuk normları ile uyumlu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir perspektife dayanmalıdır. Bu çerçevede herhangi bir etnik kimliğe imtiyaz ya da kutsiyet tanımaksızın ortak Türkiyelilik kimliği öne çıkartılmalı ve yurttaşlık tanımı anayasal güvence altına alınmalıdır. Siyasi Partiler Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Basın Kanunu ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu olmak üzere temel hak ve özgürlüklere ilişkin yasalar yeniden düzenlenmelidir."

TÜRK-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, terörün sadece canları değil toplumsal barışı da baltaladığını söyleyerek, "Fabrikaların kurulmasına, iş sahalarının açılmasına ayrılacak kaynaklar, terörle mücadeleye yönlendirilmek zorunda kalmıştır. TÜRK-İŞ üyesi işçiler de çalıştıkları şantiye ve tesislerde saldırıların hedefi olmuş, buna rağmen görevlerini aksatmadan sürdürmüşlerdir. Bu noktada özellikle vurgulamak isteriz: Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısı, milletimizin birliği ve beraberliği kırmızı çizgimizdir. Bölünmez bütünlüğümüz sadece bir yönetim modeli değil, bu topraklarda barış ve kardeşliğin en güçlü teminatıdır. Bu vesileyle ifade etmeliyim ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları milletimizin ortak mücadeleyle çizdiği, bedelini şehitlerimizin kanıyla ödediği kutsal sınırlardır. Bu sınırlara yönelen her tehdit, yalnızca bir coğrafyaya değil, bin yıllık bir tarihe ve ortak geleceğimize yöneliktir" diye konuştu.

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu da, "Tüm sorunların demokrasi yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz. Bu temelde, emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesini birbirinden ayrı görmüyor; 'Demokrasi işçinin ekmeğidir' diyerek emeğin ve demokrasinin aynı mücadele sahasında birleştiğini vurguluyoruz. Geçmişte benzer umutlarla başlayan ancak olumsuz sonuçlanan süreçler yaşadık. Ama şimdi başarabiliriz, başarmalıyız. Geçmişteki hataların tekrar etmemesi, toplumun barışa olan inancının korunması, sürecin tüm aşamalarında açıklık ve güven sağlanması hepimizin ortak sorumluluğudur. Geniş bir toplumsal mutabakatla, sakin, özgür ve yapıcı bir tartışma ikliminde sorunları daha kolay aşacağımız açıktır. Bu nedenle TBMM kapsamında böyle bir komisyonun oluşturulmasını anlamlı buluyor ve destekliyoruz. TBMM'deki bu komisyonun toplumsal karşılığını da oluşturmak gerekmektedir. Bu toplumsal karşılık, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması ile oluşturulabilir. Öte yandan barış ve demokrasi birbirinden ayrı düşünülemez. Demokrasiyi kazanmak için barışta, barışı kazanmak için de demokraside ısrarcı olmak zorundayız. Demokrasinin en asgari koşulu ise, seçme ve seçilme hakkına saygıdır; egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıdır; sandıkla gelenin sandıkla gitmesidir. Demokrasinin diğer koşulları ise çoğulculuğa saygı, ifade özgürlüğü, örgütlü toplum ve bağımsız yargıdır. İçinden geçtiğimiz süreçte bu başlıklarda karşı karşıya kaldığımız sorunlar ortadadır" ifadelerini kullandı.

ETİKETLER
#Türkiye
#terör
#demokrasi
#Politik
#Kamuoyu
#Güncel Finans Haberleri
#Toplumla İletişim
#Politika
YorumYORUM YAZ
Uyarı
Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.