Sağlık

Uzmanlar uyardı: Kusursuz görünme isteği hasta ediyor!

Kusursuz ve güzel görünmek günümüzde herkesin arzusu. Ancak bunun için aç kalınması ve yemek yediğinde duyulan suçluluk duygusu hem yeme bozukluklarına ham de psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet veriyor.

Uzmanlar uyardı: Kusursuz görünme isteği hasta ediyor!
KAYNAK:
|
GİRİŞ:
29.10.2021
saat ikonu 11:39
|
GÜNCELLEME:
29.10.2021
saat ikonu 11:39

Günümüz gençleri özellikle sosyal medyanın etkisiyle dış görünümlerine aşırı önem veriyor ve fiziksel görünümlerinin kusursuza yakın olmasını istiyor. Doğal gibi gözüken bu istek aslında çok da doğal değil. Çünkü gençler bunun için aç kalmayı göze alıyor ve yemek yediklerinde de kendilerini suçluluk duygusu içerisinde buluyor. Doğuş Üniversitesi'nden Uzman Klinik Psikolog Betül Çubuk, bu durumun ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulundu.
Psikolog Çubuk, son dönemlerde yeme bozukluğu sorunu yaşayan kişi sayısında artış meydana geldiğini söyledi. Kusursuz beden algısıyla kişilerin kendilerini aç bırakması (anoreksiya nevroza), yemek yediğinde suçluluk hissetme psikolojisiyle kendisini kusmaya zorlaması (blumia) veya tıkanırcasına yemek yeme gibi çeşitli yeme bozuklukları görüldüğünü kaydeden Betül Çubuk, bu sağlık problemini yaşayan kişilerde obsesif davranışlar ve psikotik (gerçeklikten kopma) eğilimler gözlendiğini söyledi.

PANDEMİDE ARTTI 

Son zamanlarda yeme bozukluğunun korona ile birlikte arttığını kaydeden Çubuk, bu sağlık probleminin kadınlarda daha yoğun olarak görüldüğünü söyledi. Özellikle ergenlere sosyal medya nedeniyle ideal güzel görünmenin dayatıldığını aktaran Çubuk, “Erkekler daha kaslı ve dikkat çekici gözükmek istiyor. Kızlar da sıfır bedene yakın olduklarında kendilerini daha iyi hissediyorlar. Sosyal medyada herkesin hayatını görüyorlar ve onlar gibi olmak istiyorlar. Herkes zayıf. Diyet, spor ve yoga yapıyor. Onlar gibi bir hayat istiyorlar ve o yüzden de yeme bozukluğu artıyor” dedi.

GENÇLER BEDENLERİNİ BEĞENMİYOR

Özellikle Z kuşağının çeşitli fotoğraf uygulamaları ve filtrelerle fotoğraflarının üzerlerinde oynamalar yapmasının onları psikolojik olarak gerçek görünümlerinden uzaklaştırdığına ve bedenlerinden hoşlanmamaya başladıklarına dikkat çeken Çubuk, “Bu durum anoreksiya nevroza ya da blumiaya neden oluyor. Eğer kişi kilo almışsa kendisini diğer insanlardan daha yetersiz hissederek, özgüven sorunu yaşıyor” diye konuştu.

OBSESİFLİK ARTIYOR 

Yeme bozukluğunun bireydeki psikolojik olarak etkilerine değinen Çubuk, bu durumun bireylerde kaygı  geliştirdiğini belirtti. Bu kişilerin başkalarının yanında yemek yiyemiyorlar. Çoğu zaman, depresyon içerisindeler çünkü sürekli bir yeme atağı halindeler. Bu da onları utandırıyor ve obsesif davranışları artıyor. Sürekli kalori hesabı yapıyorlar. Bazı noktalarda psikotik eğilimler de oluyor yani gerçekten kopmalar da başlıyor. Kadınlarda gece yeme alışkanlıkları oldukça sık gözleniyor. Çünkü gün içerisinde çok az kalori alıyorlar. Aslında çok şekerli, karbonhidratlı gıdalar tükettikleri için gece aniden acıkıyorlar. Gece kimse onları görmediği için kalkıp yemek yiyorlar. Kimsenin görmemesi onlar için daha az utanç verici. Yiyip geri yatıyorlar” şeklinde konuştu.

GEVİŞ GETİRME BOZUKLULUĞU 

Yeme bozukluklarının çeşitleriyle ile ilgili bilgi veren Çubuk, “Anoreksiya nevroza olan kişiler kendini aç bırakıyor. Çok düşük kalorilerle beslenip aşırı spor yapıyorlar. Blumia ise yiyip kendini kusturma ya da laksatif kullanımı, idrar söktürücü kullanımı gibi aşırılıklar var. Bir de tıkanırcasına yeme bozukluğu var. Bu yeme bozukluğunda kişi kendini durduramayana kadar ve yalnız yemek yiyor. Bunların dışında son zamanlarda 'geviş getirme' diye bir yeme bozukluğu çıktı. Kişi yemeği ağzına alıyor, çeviriyor ama yemeden çıkartıyor. Bu da çok nadir görülüyormuş gibi ama genelde bunu da evde yapıyorlar” dedi.

BÖBREK YETMEZLİĞİNE NEDEN OLUYOR

Yeme bozuklu olan bireylerin ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Çubuk, özellikle anoreksiya nevrozanın çok tehlikeli olduğunu söyledi. Hastaların yatarak tedavi olmaları gerektiğini dile getiren Çubuk, “Serumlarla tedavi oluyorlar. Blumiada da laksatifiyi maalesef eczanelerden bulabildikleri için bir yerden sonra yoğun kansızlık, tansiyon düşmesi, şeker hastalığı gibi hastalıklar oluşabiliyor. Çok fazla böbrek yetmezliği görüyoruz. Psikolojik hastalıklar da bunlara eşlik ediyor” ifadelerinde bulundu.

SEBZE, MEYVE VE ET DENGELİ BİR BİÇİMDE TÜKETİLMELİ

Doğuş Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Aşçılık Programı Öğretim Görevlisi Cem Kerman ise bağışıklık sistemini güçlendirecek gıdaların ve bu gıdaların besin değerini koruyacak pratik pişirme tekniklerinin püf noktalarını paylaştı. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için renkli gıdalara yönelmenin önemine değinen Kerman ise gıdaları mevsiminde tüketmek gerektiğini söyledi. Kerman, tüketilen gıdanın çeşitliliğinden çok nasıl yetiştirildiğine de bakılması gerektiğini ifade ederek, “Vitamin ve proteinler farklı olduğundan, sebzeyi, meyveyi ve eti dengeli bir biçimde tüketmek önemli. Bu bakımdan kırmızı, yeşil, mor sebze ve meyvelerin tüketilmesi gerekir. Çünkü farklı renkteki sebze ve meyveler farklı antioksidanlar içerir” dedi.

DOĞRU PİŞİRME ÖNEMLİ!

Kerman, gıdaların besin değerini kaybetmemek için doğru pişirme işleminin yapılması gerektiğini söyledi. Sebze, meyve ve etin doğru pişirme teknikleri hakkında şu püf noktaları paylaşan Kerman, “Etle yemek yaptığımızda etin bağ dokularının, vitaminlerinin çözülmesi için suyun içinde uzun süre pişirilmesi lazım. Haşlama, et için doğru teknik. Ancak sebze ve meyvenin sağlıklı pişirme yöntemi daha az sürede, fazla suyun içine sokmadan, diri olarak pişirilmesidir. Vitaminlerin çoğu suda çözülür. Bu sebeple suyun içinde sebzeyi haşlamak, vitamin kaybına yol açabilir. Bu bakımdan sebze ve meyveleri blanch ederek pişirmek doğru olacaktır. Yani sebze ve meyveler sıcak suda diri bir şekilde kısa sürede haşlanarak, hemen soğuk suya aktarılmalı. Böylece gıdanın vitaminleri, mineralleri ve rengi korunmuş olur. Evde ise kullanılacak pratik yöntem, buhar yöntemidir. Bu yöntemle de gıdanın besin değeri korunuyor.”

ÖĞRENCİLER VE ÇALIŞANLARI İÇİN PRATİK YÖNTEMLER! 

Kerman, öğrenciler ve çalışan bireyler için besin değeri yüksek ve yapımı pratik olan pişirme yönteminin haşlama olduğunu söyleyerek, bu teknikle yapılan şu yemek tarifini verdi: “Bir tavuk budunu bir sarımsak, bir biberiye, tuz, karabiber ve tereyağı ile sosluyoruz. Sonrasında tencere içinde, kısık ateşte budun derisi tencerenin tabanına bakacak biçimde yerleştiriyoruz. Et kısık ateşte çok yavaş bir şeklide pişiyor. Pişirme süresi etin büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir ancak yemeğin hazırlık aşaması çok pratik. Bu tarifin yanında karışık sebzeler de buharda pişirilerek beraber tüketilebilir.”

ETİKETLER
#Sağlık
YorumYORUM YAZ
Uyarı
Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.