Sosyal medya fenomeni Nihal Candan'ın anoreksiya nervoza hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmesi herkesi oldukça etkiledi. Son günlerde gündem olan yeme bozukluğu hastalığı anoreksiya nervoza hakkında bilgi veren Dr. Öğretim Üyesi Şule Arslan, hastalığın daha çok kız çocuklarında görüldüğünü belirtti.
Sosyal medya fenomeni Nihal Candan, anoreksiya nervoza hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. 25 kiloya kadar düşen Candan yapılan tedaviye de yanıt vermedi. 'Baskı yerine ölümü seçerim' diyen Candan'ın ölümü herkesi derinden etkilerken, uzmanlardan da peş peşe açıklamalar geldi. İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Şule Arslan, anoreksiya nervozanın ölüm riski en yüksek psikiyatrik hastalık olduğunu belirterek, ailelerin dikkat etmesi gerek hususlara dikkat çekti.
Hızlı kilo kaybı sonucu vücutta kas kütlesi ve su kaybı meydana geldiğini belirten Dr. Şule Arslan, "Vücuttaki kas kütlesinin kaybı da vücut fonksiyonlarının bozulmasına ve bazal metabolizma hızının azalmasına sebep oluyor. Çok düşük kalorili diyetler de bazal metabolik hızın azalmasına neden oluyor. Hızlı kilo kaybı sırasında elektrolit kayıpları da meydan geliyor. Özellikle potasyom, sodyum ve magnezyum kayıpları kalp debisinin bozulmasına, ritim bozukluklarına ve ani ölümlere yol açabiliyor. Kadınlarda çok düşük kalorili beslenme adet döngüsünün durmasına sebep olabiliyor. Bu durumda kemik mineral yoğunluğunun azalmasına osteopeni ve osteoporoza (kemik erimesi) sebep olabiliyor" diye konuştu.
Dr. Şule Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anoreksiya nervoza aslında kişinin beden algısının bozulması, çok düşük kalorili yemek yemeyle karakterize psikiyatrik bir hastalık, fiziksel belirtileri arasında yorgunluk, organ hasarları, kadınlarda adet döngüsünün bozulması gibi durumlar söz konusuyken psikolojik olarak da depresyon, anksiyete hatta intihar yönelimleri söz konusu olabiliyor."
Boy kilo endeksi (BKE) değerinin 17’nin altına indiği durumlarda anoreksiya nervozanın başladığını söyleyen Dr. Arslan, 15’in altında olduğu durumlarda ise hastalığın çok ciddi boyutlara ulaşmış olduğunu belirtti.
Anoreksiya nevroza hastalarının yemekle ilgili bazı takıntılı davranışlar geliştirme eğilimi gösterdiğini belirten Dr. Şule Arslan, şu ifadeleri kullandı:
"Anoreksiya nervoza hastaları yemekle ilgili bazı ritüeller geliştirebiliyorlar, yemek tariflerine çok meraklı oluyorlar, beslenmeyle ilişkili çok araştırma yapıyorlar ve başkalarına çok lezzetli yemekler hazırlayabiliyorlar. Ancak kendileri bu yemekleri tüketmekten kaçınıyorlar. Genelde çok yavaş yemek yiyorlar ve sayarak çiğniyorlar. Hastalığın başlangıç evrelerinde meyve ve sebze gibi çok yüksek miktarda su içeren, çok düşük kalorili besinleri tercih ediyorlar. Bir süre sonra vücutlarında meydana gelen açlık ağrılarından bile zevk aldıklarını ifade edebiliyorlar. Kendi ifadelerine göre bu ağrılar, aslında bedenlerini kontrol edebilmenin bir göstergesi olduğu için bu ağrılardan mutluluk duyuyorlar."
"Anoreksiya nervoza sadece bir yeme bozukluğu hastalığı değil, yaşamla ilgili çok katmanlı bir psikiyatrik bozukluk. Bu sebepten dolayı multidisipliner bir yaklaşım gerekiyor" diyen Arslan, "Bir psikiyatrist, psikolog, diyetisyen ve dahiliye uzmanıyla birlikte müdahale ediliyor olması gerekiyor. Hastalığın başlangıç evresinde yani boy kilo endeksinin 17 olduğu evrede yeme davranışını düzelterek ve düzenli kan testleri yaparak kişiye özel müdahalelerde bulunmamız gerekiyor. Ancak ilerleyen safhalarda hastaneye yatışı ve klinik takibi gerektirebilir" diye konuştu.
Özellikle sosyal medya ve akran zorbalığı nedeniyle hızlı kilo verme isteminde bulunan ergenlik dönemindeki kız çocuklarında anoreksiya nervozanın daha sık görüldüğünü ifade eden Arslan, tüm bireylerin risk altında olduğunu da sözlerine ekledi. Uzun süreli açlığın kalp, böbrek, beyin gibi hayati organlarda geri dönüşü olmayan bazı hasarlara sebep olduğunu ifade eden Dr. Şule Arslan, "Bu sebepten ötürü hastalığı erken fark edip doğru bir yaklaşımla tedavi etmek önemli. Çünkü anoreksiya nervoza psikiyatrik hastalıklar arasında ölüm riski en yüksek olan hastalık. Kişinin bu durumu erkenden fark edip tedavi olmayı kabul etmesi ve ekibe dahil olması gerekiyor. Maalesef yaşanılan en büyük zorluk da bu" diyerek sözlerini tamamladı.