Modern hayatın her anı uyarıcılarla dolu. Sosyal medya bildirimleri, e-postalar, haber akışları derken, çoğumuzun zihni neredeyse hiç durmaksızın çalışıyor. Ancak uzmanlara göre beynin asıl ihtiyacı olan şey, ara sıra hiçbir şeye odaklanmadan “boşta kalmak”.
Araştırmalar, zihnin bilinçli bir şekilde odaklanmadan serbest bırakılmasının stresi azalttığını, dikkati toparladığını ve zihinsel keskinliği artırdığını ortaya koyuyor. Bu durum, psikoloji literatüründe “dikkat yenileme kuramı” (Attention Restoration Theory) olarak biliniyor.
Kaplan çifti tarafından 1989 yılında ortaya atılan dikkat yenileme kuramına göre, zihinsel enerjiyi toparlamak için belirli aralıklarla yönsüz dikkat dönemlerine ihtiyaç duyuluyor.
Yönlendirilmiş dikkat; ders çalışmak, sosyal medyada paylaşım yapmak ya da kalabalık bir yerde yol bulmak gibi çaba gerektiren tüm zihinsel aktiviteleri kapsıyor.
Yönsüz dikkat ise hiçbir şeye bilinçli olarak odaklanmadan zihnin serbestçe dolaşmasına olanak tanıyan bir durum. Örneğin, pencere kenarında oturup dışarıyı izlemek ya da sessizce oturmak bu kapsama giriyor.
Uzmanlara göre gün içinde bu tür kısa “zihinsel boşluklar” yaratılmadığında, dikkat yorgunluğu ortaya çıkıyor. Bu da hem odaklanmayı zorlaştırıyor hem de zihinsel performansı düşürüyor.
Eskiden otobüs beklemek veya sırada beklemek gibi “sıkıcı” anlar, zihnin kendini dinlendirmesi için doğal fırsatlar sunuyordu. Bugün ise o anları dahi telefonla dolduruyoruz. Böylece beynimize sürekli bir uyarı bombardımanı uygulanıyor.
Araştırmalar, bu kesintisiz meşguliyetin zihinsel toparlanmayı engellediğini gösteriyor. Oysa kısa süreliğine zihni boşta bırakmak, yani hiçbir şey yapmamak, beynin kendini yeniden dengelemesi için hayati önem taşıyor.
Dikkat yenileme kuramının temelleri, 19. yüzyılda psikolog William James tarafından atılan “gönüllü dikkat” kavramına dayanıyor. Günümüzde ise bu yaklaşım, nörobilimle de destekleniyor.
Yapılan beyin görüntüleme çalışmaları, doğal ortamlarda bulunan kişilerin stresle ilişkilendirilen beyin bölgesi olan amigdala aktivitelerinin azaldığını gösterdi. Aynı etki kent ortamlarında gözlemlenmedi.
Yine bilimsel çalışmalar, sadece 10 dakikalık bilinçsiz dikkat süresinin dahi zihinsel test performansını artırdığını ve dikkat yorgunluğunu azalttığını ortaya koyuyor.
Bu kuramı günlük hayatınıza uyarlamak için büyük değişimlere de gerek kalmıyor. Basitçe bir parkta oturmak, doğaya bakmak, yürürken düşünmeden etrafa göz gezdirmek bile yeterli olabilir. Önemli olan, zihninizi yönlendirmemek ve herhangi bir düşünceye zorla odaklanmamak.
Ayrıca gün içindeki “sıkıcı” anları da bu amaca hizmet edecek şekilde değerlendirebilirsiniz. Örneğin, telefonunuzu almak yerine sadece beklemeyi ve zihninizin serbestçe dolaşmasına izin vermeyi deneyin.