Van Gölü'nün oluşumu ve inci kefalinin mücadelesi
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) ev sahipliğinde düzenlenen 3. Ulusal Yaban Hayvanları Kongresi’nde, Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, inci kefalinin Van Gölü’ndeki serüvenini anlattı. Akkuş, Van Gölü’nün yaklaşık 800 bin yıl önce Nemrut Volkanı’nın patlamasıyla oluştuğunu belirtti. Başlangıçta tatlı su gölü olan Van Gölü, zamanla tuzlu ve sodalı bir ekosisteme dönüştü. Gölün seviyesi tarih boyunca dramatik değişiklikler gösterdi; 100 bin yıl önce küçük bir su kütlesiyken, daha sonra Erek Dağı’nın eteklerine kadar yükseldi. Bu süreçte, inci kefali gibi türler gölde hapsoldu ve benzersiz bir adaptasyon geliştirdi.
İnci kefali, Van Gölü’nün yüksek pH’lı (9.2-10.2) sularında yaşamayı başarsa da, kökeni tatlı su balığı olduğu için üremek için akarsulara ihtiyaç duyuyor. Akkuş, “Van Gölü, balıklar için adeta Sibirya. Balıklar genellikle pH 6.5-8 aralığını tercih eder, ama inci kefali bu zorlu koşullara uyum sağladı,” dedi. Ancak, bu balığın ekonomik değeri, onu avcılar için cazip hale getiriyor. Nisan-Temmuz aylarında akarsulara yaptığı üreme göçü, kaçak avcılığın en yoğun olduğu dönem.
2000’li yıllarda dere ağızlarının kiraya verilmesi ve büyük gırgır teknelerinin kullanımı, inci kefalini yok olma noktasına getirdi. Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın 25 yıllık çalışması, bilinçlendirme ve koruma faaliyetleriyle balık popülasyonunu yeniden canlandırdı. Ancak, Van Gölü’nün 600 kilometrelik kıyı şeridi ve 111 akarsuyun kontrolü, koruma çalışmalarını zorlaştırıyor. Akkuş, “Jandarma 7/24 nöbet tutuyor, ama kaçak avcılar bir anlık boşluğu bekliyor. 100 yıl önce iletişim ve ulaşım bu kadar gelişmiş değildi, ama doğal kaynaklar korunuyordu. Çünkü yerel kültürde sahiplenme vardı,” diye konuştu.
Akkuş, Deliçay çevresindeki köylerde yapılan anketlerin, inci kefalinin yerel kültürde yeterince yer bulmadığını gösterdiğini vurguladı. “İnci kefali, ekonomik bir kaynak olarak görülüyor, ama halk hikayelerinde, şarkılarda veya masallarda kendine yer edinemiyor. Bu, kültürel sahiplenme eksikliğini ve sürdürülebilir koruma çalışmalarının zayıflığını gösteriyor,” dedi. Akkuş’a göre, inci kefalinin bölgede “kutsallık” kazanması ve kültürel hafızada yer etmesi için hikayeler yazılmalı, toplumsal bilinç artırılmalı.
Akkuş, koruma çalışmalarının kolluk kuvvetleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini belirtti: “Bendimahi Çayı kenarında evler suyun hemen yanında. İnsanlar camdan uzansa balığı tutabilir. Polis ve jandarmayla bir yere kadar koruma sağlanır. İnci kefalini kültürümüzde yer ettirmeliyiz.” Bu doğal zenginliğin gelecek nesillere aktarılması, ancak yerel halkın bu türü sahiplenmesiyle mümkün olacak.