Boyun bölgesinde iki haftadan uzun süredir devam eden şişliklerin dikkate alınması gerektiğini belirten Acıbadem Bodrum Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Ertap Akoğlu, bu tür şikâyetlerin baş ve boyun kanserlerinin ilk sinyali olabileceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Akoğlu, bu kanserlerin erken dönemde belirti vermesinin, teşhis sürecinde önemli bir avantaj sağladığını söyledi.
Baş ve boyun kanserlerinin, dünyada en sık görülen beşinci kanser türü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Akoğlu, en yaygın görülen türlerin gırtlak ve tiroid kanserleri olduğunu, ancak yüz cildi ve tükürük bezleri gibi bu bölgede bulunan her yapının kanserleşebileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Akoğlu’na göre, kanserin bulunduğu bölgeye bağlı olarak farklı belirtiler ortaya çıkabiliyor. Örneğin gırtlak kanseri ses kısıklığı ya da solunum güçlüğü şeklinde kendini gösterirken, tiroid kanseri boyunda fark edilen bir yumru ile ortaya çıkabiliyor. Ağız içinde geçmeyen yaralar, dudaklarda iyileşmeyen lezyonlar, burunda sürekli akıntı ya da ciltte renkli, kabuklu yapılar da dikkate alınması gereken işaretler arasında.
Boyun bölgesindeki lenf düğümleri, baş ve boyun kanserlerinin ilk yayıldığı alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, özellikle ağrısız ve zamanla büyüyen boyun şişliklerinin ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Akoğlu, “Tüm şişlikler kanser değildir, ancak bazı durumlarda bu şişlikler ağız, gırtlak, tiroid ya da lenf sistemiyle ilgili kanserlerin habercisi olabilir” dedi.
Prof. Dr. Akoğlu, ses değişikliklerinin de önemli bir uyarı olabileceğini belirterek, iki haftadan uzun süren ses kısıklığının mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Gırtlak kanserlerinin önemli bir kısmı bu şekilde tespit edilebiliyor. Dil ve dudak kanserlerinin çoğu ise genellikle ağrısız, geçmeyen yaralar ve şişliklerle kendini gösteriyor. Prof. Dr. Akoğlu, bu tür belirtilerle birlikte boyunda bir kitle fark edilmesi durumunda, biyopsi yapılması gerekebileceğini ve bunun için bir baş-boyun cerrahına yönlendirme yapılmasının önemli olduğunu belirtti.
Boğaz veya yemek borusu tümörlerinin, gıda alımında batma hissi ya da yutma güçlüğüne neden olabileceğini belirten Akoğlu, bu durumda da vakit kaybetmeden hekime başvurulması gerektiğini söyledi. Ağızdan gelen kan, her zaman kanser anlamına gelmese de; uzun süreli tükürük ya da balgamda görülen kanama, detaylı araştırılmayı gerektiriyor.
Baş ve boyun bölgesinde sık karşılaşılan bir diğer kanser türü ise cilt kanserleri. Genellikle güneşe yoğun şekilde maruz kalan yüz, alın ve kulak gibi bölgelerde ortaya çıkan bu kanser türü, küçük ve soluk renkli yaralarla başlayabiliyor. Prof. Dr. Akoğlu, bu tür yaraların yavaş büyüdüğünü, ortalarında çukurlaşma ve ülserleşme gelişebileceğini ve erken müdahale ile etkili sonuçlar alınabileceğini belirtti.
Baş ve boyun kanserlerinin tedavisinde multidisipliner bir yaklaşımın önemine değinen Prof. Dr. Akoğlu, cerrahiden radyoterapiye, kemoterapiden kombine tedavilere kadar pek çok yöntemin birlikte kullanılabileceğini ifade etti. Bu süreci yöneten kilit ismin baş-boyun cerrahı olduğunu belirten Akoğlu, “Erken teşhis edilen baş-boyun kanserlerinde tedavi şansı çok daha yüksektir. Bu nedenle, belirtiler ortaya çıkar çıkmaz harekete geçmek hayati önem taşır” şeklinde konuştu.