Çin'in nadir toprak elementlerindeki hâkimiyeti daha da pekişirken, Avrupa Birliği'nin bağımlılığı kırmak için geliştirdiği strateji hâlâ netlik kazanmış değil. Uzmanlara göre zaman daralıyor, risk büyüyor.
Çin’in nadir toprak elementleri (NTE) üzerindeki kontrolü giderek artıyor. Bu elementler, özellikle savunma, otomotiv ve teknoloji sektörlerinin bel kemiği. Pekin’in nisan ayında bazı NTE’ler ile bu elementlerle yapılan mıknatısların ihracatını durdurması, Avrupa’da ciddi tedarik sorunlarına yol açtı. Özellikle BMW ve Mercedes-Benz gibi dev otomotiv üreticileri, üretim hattında aksaklıklar yaşadı.
Bu adımın, ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik yeni gümrük vergilerini açıklamasına karşılık geldiği yorumları yapılıyor. Kararın ardından küresel tedarik zinciri yeniden kırılgan bir hale gelirken, otomotivden savunmaya birçok sektör etkilenmiş durumda.
Her ne kadar ABD, Çin’le geçici bir NTE anlaşmasına varmış olsa da Avrupa cephesinde tablo daha karmaşık. Türkiye Kritik Mineral İnisiyatifi Kurucusu Sait Uysal’a göre, Çin şu an NTE pazarının yüzde 90’ını elinde tutuyor ve bu üstünlüğü stratejik bir koz olarak kullanıyor.
Uysal, “AB’nin bu krize kısa vadede çözüm bulması çok zor. Karar alma süreçleri yavaş, sürekli düzenleme yapılıyor ama sahada etkili bir strateji göremiyoruz,” diyor. Hatta, Avrupa'nın bu durumu yönetememesi halinde Çin'in büyük Avrupa firmalarını satın alabileceği uyarısını yapıyor.
AB'nin şimdilik geçici çözümler üretmeye çalıştığını belirten Uysal, "İkame kaynaklar, kullanım azaltımı ve alternatif teknolojilere yatırım gibi yollar izleniyor ama bu süreç AB'yi fazlasıyla hırpalayacak gibi görünüyor," yorumunu yapıyor.
Çin’in ihracat politikalarını sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir hamle olarak değerlendiren uzmanlar, bu sürecin dünya ekonomisinde güç dengelerini ciddi biçimde sarsabileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye Madenciler Derneği Çevre Koordinatörü Caner Zanbak da bu görüşte. Ona göre Çin, NTE konusunda geri adım atmayacak. “Gerekirse devlet destekli damping yapar, ama elindeki hammadde avantajını asla bırakmaz,” diyen Zanbak, Avrupa’nın bir an önce alternatif tedarik stratejilerini netleştirmesi gerektiğini vurguluyor.
Zanbak, “AB, bu kaynaklara sahip ülkelerle diplomatik ilişkilerini derinleştirmeli, stratejik tesisler kurmalı. ABD, Japonya ve Güney Kore gibi rakipleri de unutmadan hareket etmeli,” diyerek uyarıyor.