Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Türkiye tarihinin unutulmaz kadın cinayetlerinden biri de Münevver Karabulut. 2009 yılında 17 yaşındayken canice öldürülen Münevver Karabulut hakkında “belgesel” adı altında ailesinin unutmaya çalıştığı acı tekrar gün güzüne çıkarılmaya çalışıldı. Başkasının acısı tüketilebilir içerik ve ticarete dönüştü.
Duyarsızlık dalgası o kadar büyümüş ki ailenin belgesel çekiminden dahi haberi yok. Amaç toplumun bilinçlenmesi ise hassas bir konuda ailenin iznine tabii tutulmalıdır.
Artık aile İstanbul’u terk edip kimsenin ulaşmaması için küçük bir kasabaya yerleşmiş. Ailenin unutmaya çalıştığı acı, izinsiz ekrana taşınmak istendi. Her şeyin içeriğe döndüğü şu günlerde cinayeti anlatmak sadece teknik bir iş değildir.
Vicdanın olmadığı her yerde geriye sadece ticaret kalır. Çekilmek istenen belgeselin hammaddesi bir ailenin acısı. Toplumu bilgilendirmek için ilk önce kişisel haklara ve acılara saygı duymak gerekir. Yayın ailenin başvurusu sonrası kaldırıldı ancak süreç bile o kadar çirkin ki. Acılar üstünden kazanç sağlamayı normalleştirirsek, her insan değersizleşir.
İster kamu yararı diye kendilerini savunsunlar isterlerse toplumsal hafıza; tüm bu kavramların merkezinde insan veya vicdan yoksa geriye sadece ticaret ve kazanç kalır.
