Ford'un yeni Ranger Plug-In Hybrid modeli, Avrupa’da ilk hibrit pick-up olarak satışa çıktı. Araç arazide üstün performans sergiliyor ancak şehir kullanımındaki bir kusur kafalarda soru işareti bıraktı.
Arazi araçlarında benzeri görülmemiş bir yeniliğe imza atıldı. Amerikan otomotiv devi Ford, Avrupa pazarına ilk fişli hibrit pick-up modeliyle giriş yaptı. Yeni Ford Ranger Plug-In Hybrid, güçlü yapısıyla zorlu arazilerde göz doldurdu. Buna karşın şehir kullanımında bazı eksiklikleriyle dikkat çekti.
Alvolante'de yer alan habere göre, Ranger'ın bu hibrit versiyonu, 2.3 litrelik turbo benzinli motor (188 HP) ve 102 HP gücündeki elektrik motoruyla toplamda 281 beygir güç üretiyor. Model, halihazırda benzinli ve dizel seçenekleriyle satılan Ranger ailesine katılıyor. Test edilen Wildtrak donanımı, deri koltuklar, adaptif hız sabitleyici gibi ekstra konfor öğeleri sunarken, kör nokta uyarı sistemi gibi bazı önemli güvenlik donanımları eksik.
Ranger PHEV’in 11,8 kWh kapasiteli bataryası, yalnızca 3,7 kW’a kadar AC şarj kabul ediyor; bu da tam şarj için yaklaşık 4 saat gerekiyor anlamına geliyor. DC hızlı şarj desteği ise bulunmuyor. Ford’un şehir içi elektrikli sürüş menzili olarak belirttiği 43 km’lik değer, gerçek kullanımda ancak 30 kilometreyi geçebildi.
Batarya boşken ise tüketim hayli yüksek: 10 km/l civarına ulaşmak dahi zor. Ancak Ford Pro Power On Board sistemiyle kasadaki prizlerden elektrikli cihazlara güç aktarımı sağlanabiliyor.
Batarya yerleşimi, yükleme alanında ciddi bir kayıp yaşatmamış. Hibrit olmayan Ranger modelleriyle aynı kasa uzunluğu (164 cm) ve genişlik (158 cm) korunurken, yalnızca yükseklik 3 cm kadar inmiş. Çekme kapasitesi 3.5 tonda kalırken, taşıma kapasitesi 964 kilodan 865 kilograma gerilemiş.
İç mekânda ise beş kişilik geniş bir yaşam alanı mevcut. Dijital 8 inç gösterge paneli net bir okuma sağlarken, 12 inç dokunmatik ekranın tepkiselliği zayıf. Ayrıca klima kontrollerinin ekrana alınması, alt kısımdaki fiziksel düğmelerin varlığı nedeniyle gereksiz duruyor.
Aracç off-road performansıyla parmak ısırtıyor. Opsiyonel dört çeker sistemi, on vitesli otomatik şanzıman, arka diferansiyel kilidi gibi unsurlar sayesinde zorlu arazilerin üstesinden kolaylıkla geliyor.
Ancak asfaltta işler değişiyor. Yumuşak süspansiyonlar ve sessiz motor sayesinde sürüş konforu bunsa da direksiyon tepkileri sınırlı, fren hissi zayıf ve virajlarda gövde salınımı belirgin. Elektrik motoru sayesinde ilk kalkışlar canlı ancak batarya boşaldığında sürüş karakteri zayıflıyor.