İran-İsrail Savaşında Ekonomik Felaketin Kıyısından Döndük

GİRİŞ:
2025-06-28
saat ikonu 12:36
|
GÜNCELLEME:
2025-06-28
saat ikonu 12:36

Tarihler 12 gün boyunca dünya ekonomisinin kalbinin boğazına tıkandığı günleri yazdı. İran, İsrail’i onlarca füze ve İHA ile vurdu; İsrail ise İran’ın askeri tesislerini, hatta Şam’daki büyükelçiliğini hedef aldı. Ardından gelen ABD saldırıları, İran’ın nükleer tesislerine yönelikti ve bu an, Ortadoğu’nun en karanlık senaryolarına birkaç adım kaldığı andı.

Fakat farkında mıyız? Savaşın harareti düşerken, dünya aslında sadece askeri bir çatışmadan değil, büyük bir ekonomik yıkımdan döndü. Sadece petrol fiyatı ya da altın fiyatı değil; dünya tedarik zinciri, finansal sistemler ve yatırım dengeleri de bir uçurumun kenarındaydı. İşte tam da bu yüzden 12 günlük savaş, ekonomik açıdan bir “büyük krizin provası” oldu.

İran, savaşın ilk günlerinde Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinde bulundu. Bu, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sinin kesilmesi anlamına geliyordu. Brent petrolü anında 96 dolara dayandı, ama eğer çatışma uzasaydı ve boğaz gerçekten kapanmış olsaydı, fiyatlar 130-150 dolar bandına fırlayacaktı. Bu, sadece akaryakıt fiyatlarının değil, tüm lojistik maliyetlerinin kontrolden çıkması demekti. Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler için bu durum, zaten kırılgan olan bütçe dengelerinin bozulması, enflasyonun yeniden çift hanelere tırmanması ve kur şoklarının kaçınılmaz hale gelmesi anlamına geliyordu. Bölgedeki savaşın büyümesi, Süveyş ve Basra çıkışlı tüm deniz trafiğini riske atacaktı. Zaten pandemi sonrası toparlanmaya çalışan lojistik sektörü, bu yeni şokla bir kez daha sarsılacaktı. Avrupa'nın Çin ve Hindistan'dan gelen malları 3 kat daha pahalıya ve 2 kat daha geç alması işten bile değildi. Bu da enflasyonu yeniden alevlendirecek, faizleri yukarı çekecek, resesyon korkularını tetikleyecekti. Savaşın sürdüğü günlerde altın fiyatı 2450 dolara, ons bazında tarihi zirvelere dayandı. Aynı günlerde ABD tahvillerine yönelen sermaye, gelişmekte olan ülkelerden hızla çıkış yaptı. Küresel risk iştahı dibe vurdu. Eğer bu gerginlik birkaç gün daha sürseydi, dünya borsaları ardı ardına çöküş sinyali verecekti. Türkiye gibi yabancı sermayeye dayalı piyasalar açısından bu, borsa çöküşü, kur şoku ve faiz sıçraması demekti.

Unutmayalım: Ekonomi sadece rakamlarla değil, güvenle işler. İran-İsrail savaşı, ABD’yi doğrudan içine çekerek, sadece bir bölgesel çatışmayı değil, küresel bir savaşın fitilini ateşleme riski taşıdı. Bu da yatırımcıların "bekle-gör" moduna geçmesi, yatırımların ertelenmesi, üretimin yavaşlaması ve büyümenin durması demekti. Dünya böyle bir senaryoyu son olarak 1973 petrol krizinde yaşamıştı.

Peki Neden Bu Krizin Eşiğinden Dönüldü?

Cevap net: ABD, İran’la doğrudan bir topyekûn savaşı göze alamadı. İsrail, iç siyasetteki dağınıklık nedeniyle geniş çaplı kara harekâtını başlatamadı. İran ise iç ekonomik krizi, rejim güvenliğini tehdit edecek yeni bir savaşla daha da büyütmek istemedi. Ve büyük ihtimalle Çin ile Rusya da devreye girerek bu savaşın kontrollü kalmasını sağladı.

Şimdilik Yırttık, Ama Saatli Bomba Duruyor

12 günlük savaş, aslında Ortadoğu’nun değil, dünyanın ekonomik kaderinin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Savaş bitmedi, sadece beklemeye alındı. Bir sonraki çatışmada aynı şansa sahip olur muyuz, bilinmez. Ekonomik krizler artık sadece faiz kararıyla, enflasyon rakamlarıyla başlamıyor. Tek bir füze, dünya ekonomisinin dengelerini sarsabiliyor. Artık ekonomiyle dış politika aynı masada. Kim farkına varırsa, geleceği o yazacak.