İslamî literatürde “gıybet”, bir kimsenin kusur veya ayıbını onu kötülemek niyetiyle arkasından söylemek olarak tanımlanır. Dinimizde, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde kesinlikle yasaklanmış olan gıybet, kişinin yokluğunda bir kusurunu dile getirerek onu küçük düşürme veya toplum gözünde değersizleştirme amacı taşıdığı için büyük bir günah sayılır. Gıybet nedir, gıybet ne demek gibi soruların cevabı, dinen bu eylemin ne kadar ağır bir mesuliyet olduğunu gözler önüne serer.
“Gıybet” kelimesinin İslam’daki yeri, Kur’an-ı kerimde “birbirinizin gıybetini yapmayınız” emriyle vurgulanmış ve yine hadis-i şeriflerde gıybet edenin, ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetilmesi, bu fiilin çirkinliğini güçlü bir benzetmeyle dile getirir. İmam-ı Rabbânî hazretleri ve diğer İslam âlimleri de, gıybetin insanın sevap defterini boşaltan, hatta başkalarının günahlarını almasına sebep olan tehlikeli bir günah olduğunu belirtir. Gıybet ne anlama gelir dendiğinde, bir kimseyi kendisine söylemekten hoşlanmayacağımız bir sözle, onun ardında eleştirmek; kusurunu, ayıbını ifşa etmek cevabı verilebilir. Bu tutum, toplumda kin, nefret, fitne gibi olumsuz duyguları körüklemekle kalmaz, aynı zamanda gıybet edenin manevî sorumluluğunu da ağırlaştırır.
“Gıybet”, kelime olarak “arkasından konuşmak, kusur veya ayıbını söylemek” anlamına gelir. İslami kaynaklara göre, bir müminin veya zimminin (İslam topraklarında yaşayan gayrimüslimin) bedenî, ahlakî, meslekî, dinî, dünyevî herhangi bir kusurunu, onun işitmesi hâlinde üzüleceği biçimde başkalarına aktarmak gıybet olur. İnsan, genellikle başka birinin yanlışını veya eksiğini dile getirme eğiliminde olduğunda bu fiil ortaya çıkar. Bununla birlikte, kimse tanınmıyorsa ve bu nedenle gıybet edilen şahsın kimliğini ifşa etmiyorsa, söz konusu kişinin ayıbından bahsetmek gıybet sayılmayabilir.
Gıybet için Türkçede en yakın sözcük “dedikodu” olsa da, dinî bağlamda dedikodu her zaman gıybetin tam karşılığı değildir. Dedikoduda yalnızca bilgi paylaşımı veya kulağa çalınan haberler olabilir; ama gıybet özellikle birinin ayıbını veya hoşlanmayacağı özelliğini dile getirmek üzerine kurulmuştur. “Arkadan çekiştirme,” “koğuculuk,” “çekiştirme” gibi deyimler de gıybetle benzer mânada kullanılabilmekle birlikte, “gıybet”in dinî ve ahlakî boyutu daha açık şekilde vurgulanmıştır.
Gıybet, kişi için ciddi bir manevî zararı beraberinde getirir. İslam âlimleri, bir müminin gıybet yapmasının sevaplarını yok edebileceğini, hatta karşı tarafın günahlarının kendisine aktarılmasına sebep olabileceğini söyler. Yani bir manada gıybet, dinî ve ahlâkî olarak büyük bir kayba yol açar. Toplumsal boyutta ise, insanlar arasındaki güveni zedeler, fitne ve dedikoduyu artırır, kardeşlik ve dostluk bağlarını çözebilir. Bundan dolayı Kur’an-ı kerimde de, gıybetten kaçınılması emredilir ve bu fiil, “ölmüş kardeşinin etini yemek kadar tiksindirici” diye tasvir edilir.
Dinî boyutunun dışında, toplumsal açıdan da gıybet yapmak, insanları ayrıştırır, karşılıklı güveni sarsar. Gıybet eden kişi, bir diğer insanın kusurunu büyüterek, onun onurunu zedeler. Bu tutum, muhatabın haberi olmadan yapıldığı için en çirkin dedikodu çeşidi sayılabilir. Pek çok âlim, gıybetin kınanmasının sebebini, insan ilişkilerini yıpratması ve sosyal barışı tehdit etmesi olarak açıklar.