Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Türkiye, enerji politikalarında yenilenebilir kaynaklara yönelerek hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından kapsamlı adımlar atıyor. Nadir toprak elementleri bu dönüşümün merkezinde yer alarak, rüzgar enerjisi ve elektrikli araç sektörleri için stratejik önem taşıyor.
Türkiye, yaklaşık 694 milyon tonluk nadir toprak elementi rezerviyle Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci rezervine sahip ülke konumunda bulunuyor. Bu kaynaklar, hem enerji güvenliği hem de ekonomik kalkınma açısından stratejik bir öneme sahip. Beylikova sahasında yürütülen çalışmalar, Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini artırıyor. Eti Maden tarafından kurulan pilot işleme tesisinin yıllık 10 bin ton nadir toprak oksit üretim kapasitesine ulaşması hedefleniyor. Bu kapasitenin artmasıyla birlikte Türkiye, NTE üretiminde dışa bağımlılığını azaltarak uluslararası pazarda rekabet avantajı elde edebilecek.
Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, küresel ölçekte Çin’in yüzde 62 üretim ve yüzde 90 işleme payıyla hakim olduğu nadir toprak elementleri pazarında Türkiye, alternatif bir tedarik merkezi olma potansiyeline sahip. NTE katkılı ürünlerin yerli üretimi, enerji depolama sistemleri ve yüksek teknoloji ürünlerinde katma değer yaratılmasını sağlayabilir. Türkiye, nadir toprak elementlerini işleyerek ihraç ettiğinde hem ekonomik kazanç sağlayabilir hem de enerji dönüşümünde sürdürülebilir bir yapı oluşturabilir.
Nadir toprak elementleri, yüksek teknoloji ve enerji sistemlerinde kullanılan 17 farklı metal grubundan oluşuyor. Bu elementler, özellikle rüzgar türbinleri ve elektrikli araç motorları için gerekli olan kalıcı mıknatısların üretiminde kullanılıyor. Bu nedenle NTE’ler, yenilenebilir enerji dönüşümünün ve elektrikli ulaşım teknolojilerinin temel bileşenleri arasında yer alıyor.
Türkiye’deki rezervlerin büyük kısmı Beylikova sahasında bulunuyor. Bu sahadaki çalışmaların tamamlanmasıyla ülkenin NTE üretim kapasitesinde önemli bir artış sağlanması bekleniyor. İşlenen NTE’ler, ham madde olarak ihraç edilmek yerine kalıcı mıknatıs ve enerji bileşenlerine dönüştürüldüğünde daha yüksek ekonomik değer oluşturuyor. Böylece Türkiye’nin enerji sektöründeki maliyetleri azalırken ihracat gelirleri de artabilecek.
Türkiye’nin sahip olduğu nadir toprak elementleri, rüzgar enerjisi ve elektrikli araç üretimi için önemli bir stratejik kaynak oluşturuyor. 2024 sonunda rüzgar enerjisi kurulu gücü 12,6 gigavata ulaşırken, toplam kapasite içinde yaklaşık yüzde 11 pay elde edildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 2035 yılına kadar güneş ve rüzgar enerjisinde toplam 120 gigavat kurulu güç hedeflendiğini, bunun 50 gigavatının rüzgar enerjisinden geleceğini açıkladı. Bu büyüme, rüzgar türbinleri için büyük miktarda NTE talebi doğuruyor.
Türkiye’nin 2035’e kadar rüzgar türbinlerinde yaklaşık 11,7 kiloton kalıcı mıknatıs ihtiyacı olacağı öngörülüyor. Bu mıknatısların maliyeti 627 milyon dolar ile 882 milyon dolar arasında değişebilir. Elektrikli araçlarda da benzer bir tablo görülüyor. Türkiye’de 2024 yılında yaklaşık 100 bin elektrikli araç satıldı ve 2035’e kadar bu sayının 1,8 ila 4,2 milyon arasında olması bekleniyor. Elektrikli araç sektöründe 2,85 ila 6,74 kiloton arası kalıcı mıknatıs ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu miktarın maliyeti, piyasa koşullarına göre 461 milyon dolardan 1,5 milyar dolara kadar ulaşabilir. Yerli üretim kapasitesinin artırılması, bu maliyetlerin düşürülmesine ve enerji teknolojilerinde bağımsızlığın güçlenmesine katkı sağlayacaktır.