ABD ve Finlandiya’daki araştırmacılar, virüsleri etkisiz hale getiren özel bir sakız geliştirdi. Sakız, herpes ve grip gibi yaygın hastalıkları durdurma potansiyeliyle umut verdi.
Virüslerin bulaşma yollarını engellemek için yıllardır çeşitli önlemler geliştiriliyor. Ancak son gelişme, oldukça pratik ve beklenmedik bir çözümü gündeme taşıdı: Çiğneme sakızı. ABD ve Finlandiya’da yürütülen çalışmalarda geliştirilen bu özel sakız, herpes ve grip virüslerini ağızda yakalayarak etkisiz hale getiriyor. Ağız yoluyla yayılan virüslerin bulaşma riskini azaltan bu yöntem, maskeye ya da karmaşık önlemlere gerek kalmadan korunma sağlayabilir.
Bu yenilikçi sakız, “Lablab purpureus” adlı baklagil bitkisinden elde edilen FRIL adlı doğal bir protein içeriyor. FRIL, virüsleri fiziksel olarak yakalayıp etkisizleştirme özelliğine sahip. Klinik kaliteye sahip bu sakız, 15 dakikalık çiğneme sırasında salyaya karışan protein sayesinde virüsleri etkisiz hale getiriyor. Laboratuvar testlerinde, sakızın grip virüslerini %95’ten, herpes virüslerini ise %75 ila %94 oranında etkisizleştirdiği görüldü.
Araştırmalar, FRIL proteininin virüslerin hücrelere bulaşmasını engellediğini ve ağızdaki virüs yükünü ciddi oranda düşürdüğünü ortaya koyuyor. Bu da hem kişinin virüsle enfekte olma riskini azaltıyor hem de başkalarına bulaştırma olasılığını düşürüyor. Pensilvanya Üniversitesi’nden Prof. Henry Daniell, bu buluşun insan üzerinde yapılacak deneylerde de başarılı olabileceğini ve büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirtiyor.
Bu çalışma, daha önce COVID-19’a karşı geliştirilen ve SARS-CoV-2 virüsünü %95 oranında etkisizleştiren benzer sakızlarla başlayan sürecin bir devamı niteliğinde. Aynı zamanda H5N1 ve H7N9 kuş gribi virüslerine karşı da etkili olduğu belirtilen FRIL proteini, ağız yoluyla bulaşan birçok virüse karşı yeni bir savunma hattı olabilir. Sakızın içeriğindeki maddelerin FDA tarafından düşük dozlarda güvenli olarak tanınması da, ürünün gelecekte yaygın olarak kullanılabilmesinin önünü açıyor.
Bu buluşun, hem günlük yaşamda virüslere karşı korunmak isteyen bireyler hem de sağlık politikaları açısından önemli bir dönüm noktası olabileceği düşünülüyor.