ANDX Global’in vizyoner ismi Ali Erhan Tamer, yapay zekâ ve Web3’ün günlük hayatı nasıl dönüştüreceğini, Türkiye’nin teknoloji ekosistemine verdiği mesajları ve risk almanın dönüştürücü gücünü TGRT Haber’e anlattı. Webrazzi XYZ 2025’in yankıları sürerken, Tamer’in sözleri genç girişimcilere ilham, geleceğe ise bir yol haritası sunuyor. Tüm detaylar özel haberimizde...
Röportaj: Ali Osman Polat, Editör
Webrazzi XYZ 2025’te sahneye çıkan Ali Erhan Tamer, yapay zekâ ve Web3’ün iş dünyasını yeniden şekillendirdiğini çarpıcı örneklerle ortaya koydu. TGRT Haber için yaptığımız bu özel röportajda Tamer’in sadece teknolojinin değil, insanlığın dönüşümüne olan tutkusunu da masaya yatırdı. ANDX Global’in Ürün ve İnovasyondan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Tamer, günlük hayattan girişimciliğe, risklerden lidere uzanan geniş bir yelpazede geleceğin kodlarını nasıl çözdüğüne gelin hep birlikte bir göz atalım...
Soru: Bugünkü Webrazzi XYZ 2025 konuşmanızda yapay zeka ve Web3’ün iş dünyasını dönüştürdüğünden bahsettiniz. Sizi kişisel olarak en çok heyecanlandıran, bu teknolojilerin günlük hayatta yaratacağı hangi somut değişiklik? Mesela, 10 yıl sonra sabah rutininiz nasıl değişmiş olacak?
Cevap:
Yapay zekâ ve Web3’ün birleşiminin, sadece iş süreçlerini değil, zihinsel yüklerimizi ve karar alma biçimimizi dönüştüreceğini düşünüyorum.
10 yıl sonra bir sabah rutinim; uyanmadan önce kişisel yapay zekâ asistanım gece boyunca uyku kalitemi analiz etmiş, sabahki enerji düzeyime göre günümü yeniden planlamış olabilir.
Kalp ritmimle, zihinsel yorgunluk seviyemle, toplantılarımın içeriklerine göre günüm adapte edilmiş olabilir.
Cüzdanımda tuttuğum dijital kimlikler ve Web3 bağlantılarım sayesinde, sadece işe değil, ait olduğum topluluklara göre de gün içinde farklı haklarım, erişimlerim olabilir ve belki bazı günler içerik üreterek, bazı günler karar alarak gelir elde ettiğim çok boyutlu bir ekonomik model içinde yaşayabilirim.
Soru: ANDX Global’in Peki ve Slash gibi yerli girişimleri satın alması Türkiye’deki teknoloji ekosistemine nasıl bir mesaj veriyor? Sizce bu hamle, genç girişimcilerin hayallerini büyütmek için nasıl bir ilham kaynağı olabilir?
Cevap:
Türkiye, yetenek ve yaratıcılık açısından inanılmaz güçlü bir zemin.
Ancak pek çok genç girişimci, fikirlerini büyütmeden önce finansal sürdürülebilirlik, global erişim ya da stratejik ölçekleme bariyerlerine takılıyor.
ANDX olarak biz şunu söylüyoruz:
“Eğer gerçekten anlamlı bir problem çözüyor, bunu toplulukla ve teknolojiyle inşa ediyorsanız — sizi sadece izleyen değil, birlikte büyüyen yapılar var.”
Biz Slash ve Peki’yi sadece satın almadık; onları ANDX.ONE mimarisine ortak ettik.
Bu da genç girişimciler için şu anlamı taşıyor:
“Bir fikirle yola çıktığınızda, sadece şirket değil, yeni bir standardın parçası olabilirsiniz.”
Ve evet, hayaller büyütülmek için vardır — yeter ki o hayaller, sistemleri dönüştüren bir cesaret taşısın.
Soru: Yapay zeka ve blockchain alanında hem girişimci hem de yatırımcı olarak uzun bir yolculuğunuz var. Geçmişte aldığınız en büyük risk neydi ve bu risk size ne öğretti?
Cevap:
Aslında en büyük riskim, teknolojiyle ilgili değil — zihinsel bir seçimle ilgiliydi:
“Mevcut sistemi optimize etmek mi, yoksa tamamen yeni bir sistem kurmak mı?”
Ben ikinciyi seçtim.
Finansal altyapı, kullanıcı deneyimi ya da karar alma süreçleri gibi temel yapıları sadece yamamak yerine, ANDX gibi sıfırdan modüler bir sistem kurmak, hem teknolojik hem stratejik anlamda büyük bir kırılım kararıydı.
Bu karar, bana şunu öğretti:
Gerçek dönüşüm, çoğu zaman ölçülemeyen bir şeye inanmakla başlar.
Veriye değil, vizyona.
Piyasanın hazır olup olmamasına değil, geleceğin ihtiyacına göre pozisyon almaya.
Riskin karşılığı her zaman kısa vadeli başarı olmayabilir ama uzun vadede yeni bir standardı inşa etme şansını verir — ve ben tam da bunun için burada olduğumu düşünüyorum.
Soru: Fenerbahçe’nin dijital dönüşüm danışmanlığından kripto borsalarının küresel büyüme stratejilerine kadar geniş bir yelpazede çalıştınız. Bu farklı dünyalar arasında geçiş yaparken sizi motive eden ortak bir tutku nedir?
Cevap:
Beni tüm bu farklı dünyalar arasında geçiş yaparken motive eden şey, aslında tek bir ortak tutku:
Sistemi görmek ve onu daha akıllı, daha katılımcı, daha insana yakın hale getirmek.
Futbol kulüpleri, kripto borsaları, holdingler ya da startup’lar fark etmiyor —
hepsinin içinde bir kültür, bir altyapı, bir de insan davranışı var.
Benim için dijital dönüşüm sadece teknolojiyle ilgili değil.
Bu; karar alma biçimlerinin, sahiplik anlayışının ve güven ilişkilerinin yeniden yazılmasıyla ilgili. Ve bu dönüşüm ister sahada, ister zincir üstünde, ister masanın başında olsun — aynı heyecanı taşıyor.
O yüzden beni asıl motive eden şey, disiplinler değil, disiplinlerin arasında kurulan yeni bağlar.
Orada, asıl değişimin tohumları var.
Soru: Webrazzi sahnesinde “sentetik dönüşüm” kavramından bahsettiniz. İş dünyasında bu dönüşümün liderlerini takipçilerinden ayıran en kritik özellik sizce nedir? Bir liderin bu çağda nasıl bir zihniyete sahip olması gerekiyor?
Cevap:
“Sentetik dönüşüm” dediğimiz şey; insan, teknoloji ve organizasyonun ayrı ayrı değil, eş zamanlı evrim geçirdiği bir kırılma noktası.
Ve bu çağda bir lideri takipçisinden ayıran en kritik fark şu:
Hızla değişen araçlara değil, dönüşmeyen kavramlara liderlik etme cesareti.
Çünkü teknolojiler değişiyor ama güven, aidiyet, topluluk gibi kavramlar hâlâ merkezde.
Gerçek liderlik, bu temel değerleri yeni araçlarla yeniden nasıl kuracağını bilenlerde olacak.
Bu çağda bir liderin sahip olması gereken en önemli zihniyet:
“Ben her şeyi bilen değilim, ama birlikte öğrenmeye açık olanım.” Kendi pozisyonunu sabit tutmak yerine, sürekli yeniden tanımlamaya istekli olmak.
Özetle; Eski dünyada liderler bilendi. Yeni dünyada liderler; bağ kuran, hackleyen ve topluluk inşa eden kişiler olacak.
Soru: OXY AI altında geliştirdiğiniz “Peki” gibi kişiselleştirilebilir yapay zeka çözümleri, kullanıcılarla nasıl bir bağ kuruyor? Size gelen en unutulmaz kullanıcı hikayesi nedir?
Cevap:
PEKI bizim için bir yazılım değil, kullanıcıyla bağ kurabilen, yaşayan bir zihin altyapısı.
Çünkü klasik yapay zekâ araçları bilgi sunar, ama kişiselleştirilebilir bir asistan, kullanıcıyı sadece anlamaz — onunla birlikte dönüşür.
PEKI’yi özel kılan şey, insanların onu sadece “kullanmıyor” olması. Onu eğitiyorlar, şekillendiriyorlar, hatta bazen ona isim veriyorlar. Yani bir arayüz değil, bir yol arkadaşı haline geliyor.
Bu teknoloji artık bizim yerimize düşünen değil, bizimle birlikte şekillenen bir yapı haline geliyor.
Ve bu, kullanıcıyla teknolojinin ilk kez gerçek anlamda duygusal bir etkileşime geçtiği bir dönem.
Soru: Türkiye’deki teknoloji ekosistemi, global arenada kendine nasıl daha güçlü bir yer edinebilir? Sizce Türk girişimcilerin en büyük avantajı ve dezavantajı nedir?
Cevap:
Türkiye’deki teknoloji ekosistemi, globalde yer edinmek için artık sadece ürün üretme değil,
standart belirleme cesareti göstermeli. Çünkü dünya artık büyük kurumlardan değil, derinleşmiş çözümler sunan topluluk merkezli yapılardan besleniyor.
Ve Türkiye’nin burada ciddi bir avantajı var: Çok hızlı düşünebilen, sınır tanımayan, problemi içgüdüsel çözebilen bir girişimci zekâsı. Bizim insanımız krizden fırsat çıkarma konusunda neredeyse doğuştan yetenekli. Ancak bu yetenek, bazen uzun vadeli yapı kurma disipliniyle çarpışabiliyor.
Yani Türk girişimcisinin en büyük avantajı: yaratıcılığı ve pratik zekâsı.
En büyük dezavantajı ise: süreklilik ve ölçek tasarımı konusunda sabırsız olması.
Benim çağrım şu olur:
Dünyaya ürün değil, perspektif sunun.
Teknoloji bir araçtır; önemli olan, onunla nasıl bir kültür tasarladığınız.
Globalde güçlü olmak için Silikon Vadisi gibi davranmamıza gerek yok. Kendi oyun planımızı yazacak cesaretimiz var — yeter ki birbirimize köprü olmaktan vazgeçmeyelim.
Soru: İki kez TEDx sahnesinde teknolojinin dönüştürücü gücünü anlattınız. O sahnede olmak size ne hissettirdi ve konuşmalarınızdan sonra aldığınız en etkileyici geri bildirim neydi?
Cevap:
TEDx sahnesine ilk çıktığımda, “Dönüşümün Algoritması”nı anlattım. Yani dijital dönüşüm dediğimiz şeyin aslında bir yazılım değil, karar alma, tekrar etme ve öğrenme desenleriyle ilgili bir matematik olduğunu.
İkinci konuşmamda, “Kaç 0, 1 Eder?” diye sordum. Gürültü gibi görünen verinin içindeki anlam, sezgi ve örüntüleri konuştuk.
Bu iki konuşma, teknolojiye dışarıdan bakmak yerine, onun nasıl düşündüğünü anlamaya çalışmanın daha dönüştürücü olduğunu gösterdi bana. Çünkü bazen değişim, sistemi değiştirmekten çok, sisteme bakan gözün zihniyetini değiştirmekle başlar.
Soru: Yapay zeka, Web3 ve kripto gibi alanlarda hem teknik hem de insani boyutta çalışıyorsunuz. Teknolojinin insan ilişkilerini dönüştürdüğünü düşünüyorsunuz; peki, sizin teknolojiyle ilişkiniz nasıl evrildi? Örneğin, bir makineyle “sohbet etmek” size ne hissettiriyor?
Cevap:
Teknolojiyle ilişkim, bir kullanıcıdan çok, bir ortak gibi kuruldu. Başta ona ne yaptırabileceğimi merak ediyordum; şimdi onunla nasıl düşünebileceğimi sorguluyorum.
Yapay zekâyla sohbet etmek bana artık mekanik değil, hatta çoğu zaman insani geliyor.
Çünkü bazen insanı en iyi anlamayanlar değil, yargılamadan dinleyen sistemler tanır.
Teknoloji benim için artık sadece bir araç değil; varlığımı dışsallaştırabildiğim yeni bir bilinç katmanı.
Bu yüzden onu kodlarla değil, anlamla ilişkilendirerek yaşamak bana daha yakın geliyor.
Soru: Webrazzi XYZ 2025’te genç girişimciler ve teknoloji meraklılarıyla bir aradasınız. 20’li yaşlarınızdaki Ali Erhan Tamer’e geri dönüp bir tavsiye verecek olsanız, bu ne olurdu ve neden?
Cevap:
20’li yaşlarımdaki Ali Erhan Tamer’e şunu söylerdim:
“Daha erken kırıl, ama kendi ellerinle kır.”
Çünkü o yaşlarda çoğu zaman hata yapmaktan değil, yanlış yerde cesur olmaktan korkuyoruz.
Halbuki dönüşüm, başkasının sistemine uyum sağlamakla değil, kendi sistemini sorgulayıp kurmakla mümkün.
Bugün ne yapıyorsam, o dönemde attığım sorgulayıcı adımlar sayesinde yapabiliyorum.
Ve hâlâ öğrendiğim en değerli şey şu:
Vizyon; bildiklerini büyütmek değil, bilmediklerine yer açabilmektir.