Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Çocukluğumuzdan beri disiplinin, düzenin ve güne iyi başlamanın bir göstergesi olarak öğretilen "kalkar kalkmaz yatağı toplama" alışkanlığı, meğer sağlığımız için hiç de iyi bir fikir değilmiş. Kingston Üniversitesi'nden araştırmacılar, jilet gibi düzenli bir yatağın aslında milyonlarca toz akarı (mite) için mükemmel bir yuva ve üreme alanı olduğunu ortaya koydu. Astım, alerji, kronik burun tıkanıklığı ve cilt sorunlarının baş sorumlusu olan bu mikroskobik canlılardan kurtulmanın yolu ise oldukça şaşırtıcı ve bir o kadar da zahmetsiz: Yatağınızı toplamayın, havalandırın ve gün boyu dağınık bırakın!
Sabah alarmı çaldığında uyanıp yüzümüzü yıkadıktan sonra yaptığımız ilk işlerden biri, genellikle yorganı düzeltmek, yastıkları kabartmak ve yatağın üzerini örtüyle kapatmaktır. Annelerimizin bize aşıladığı bu disiplin, görsel olarak yatak odasının temiz ve toplu görünmesini sağlasa da, mikroskobik dünyada işler hiç de göründüğü gibi değildir. Yatağımızın içinde, çıplak gözle göremediğimiz ancak sağlığımızı her gece tehdit eden yaklaşık 1.5 milyon ev tozu akarı yaşamaktadır. Bu canlılar, sıcak ve nemli ortamları severler ve insan derisi döküntüleriyle beslenirler. Bilim insanları, yatağı hemen toplamanın bu canlılara "beş yıldızlı bir otel konforu" ve "sınırsız bir açık büfe" sunduğunu belirtiyor. Çünkü sabah kalkar kalkmaz kapatılan bir yatak, gece boyunca vücudumuzdan yayılan nemi, teri ve sıcaklığı olduğu gibi hapsediyor. Bu da akarların üremesi, beslenmesi ve hayatta kalması için kusursuz bir ekosistem yaratıyor.
Biz fark etmesek de, insan vücudu uyku sırasında metabolik faaliyetlerine devam eder, sürekli olarak terler ve ısı yayar. Ortalama bir insan, bir gecede yaklaşık yarım litreye kadar sıvı kaybedebilir ve milyonlarca ölü deri hücresi döker. Bu nem ve deri döküntüleri, çarşaflara, yastık kılıflarına, yorgana ve yatağın en derin iç katmanlarına kadar siner. Sabah uyandığınızda yatağınızı hemen topladığınızda, yorganı sıkıca kapatarak bu nemi ve sıcaklığı yatağın içine hapsedersiniz. Havanın sirkülasyonunu kalın örtülerle engellediğiniz için, kumaşlara sinen nem buharlaşamaz. Nemli, karanlık, sıcak ve besin (deri döküntüsü) dolu kalan yatak, toz akarları için ideal bir yaşam alanı oluşturur. Bu canlılar, özellikle nemli ortamda atmosferden su emerek hayatta kalırlar. Nem oranı yüksek kaldıkça, akarlar hızla çoğalır, dışkı üretir ve bu dışkılar kuruyarak havaya karışan güçlü alerjenlere dönüşür. Siz her gece o yatağa yattığınızda, aslında bu mikroskobik canlı ordusuyla ve onların atıklarıyla aynı yastığı paylaşıyor olursunuz.
İngiltere'deki Kingston Üniversitesi'nden Dr. Stephen Pretlove ve ekibinin yürüttüğü kapsamlı araştırmaya göre, yatağı dağınık bırakmak, akarların yaşam döngüsünü kırmak için en basit, en etkili ve en masrafsız yöntemdir. Yorganı yatağın üzerinden tamamen kaldırmak veya en azından ayakucuna doğru katlayıp yatağın iç yüzeyini, çarşafı ve yastıkları açıkta bırakmak, gece boyunca biriken nemin ve ısının hızla uzaklaşmasını sağlar. Odanın penceresini açıp içeriye temiz hava ve güneş ışığı girmesine izin verdiğinizde, yatağınızdaki nem oranı dramatik bir şekilde düşer. Toz akarları, yapıları gereği sadece nemli ortamlarda su ihtiyacını karşılayabilirler; kuru ve havadar ortamlarda hayatta kalamazlar. Nem azaldığında ve yatak kuruduğunda bu canlılar dehidrasyona (su kaybına) uğrayarak ölürler. Yani, dışarıdan bakıldığında "dağınık ve paspal" görünen bir yatak, aslında biyolojik olarak "daha temiz", "daha hijyenik" ve daha sağlıklıdır.
Bu durum özellikle astım hastaları, toza alerjisi olanlar ve egzama gibi cilt sorunları yaşayan bireyler için hayati önem taşır. Sabahları tıkalı bir burunla, geçmeyen hapşırma krizleriyle, gözlerde yanma, kaşıntı veya hırıltılı nefes alma şikayetiyle uyanıyorsanız, bunun sebebi büyük ihtimalle yatağınızdaki yoğun akar popülasyonudur. Toz akarlarının kendisi değil, dışkılarında bulunan özel bir protein, insan bağışıklık sistemini tetikleyerek güçlü alerjik reaksiyonlara neden olur. Gece boyunca bu alerjenleri solumak, solunum yollarında kronik bir inflamasyona yol açar. Yatağı havalandırma alışkanlığı, bu alerjen yükünü önemli ölçüde azaltarak semptomların hafiflemesine yardımcı olabilir. Ayrıca güneş ışığının (UV ışınları) doğal dezenfektan etkisi de yatağınızdaki bakteri ve mantar oluşumunu engellemede kritik bir rol oynar. İlaçlara başvurmadan önce yatak toplama alışkanlığınızı değiştirmek, alerjik semptomlarınızı yarı yarıya azaltabilir.
Yatağı dağınık bırakmak akarlarla savaşta ilk ve en önemli adımdır, ancak tek başına yeterli değildir. Uzmanlar, yatak çarşaflarının ve yastık kılıflarının haftada en az bir kez değiştirilmesini ve mutlaka 60 derece ve üzeri sıcaklıkta yıkanmasını önermektedir. 60 derecenin altındaki sıcaklıklar, kirleri temizlese de toz akarlarını ve yumurtalarını öldürmekte yetersiz kalır. Ayrıca yastıkların ve yorganların da belirli aralıklarla (örneğin 3 ayda bir) yıkanması veya profesyonel temizlemeye gönderilmesi gerekir. Yatak odasının nem oranını kontrol altında tutmak da bir diğer önemli faktördür; odadaki nem oranının yüzde 50'nin altında olması, akarların üremesini zorlaştırır. Bunun için odayı sık sık havalandırmak veya nem alma cihazları kullanmak faydalı olabilir. "Akar geçirmez" (anti-mite) özel yatak ve yastık kılıfları kullanmak da fiziksel bir bariyer oluşturarak deri döküntülerinin yatağın içine girmesini ve akarların yüzeye çıkmasını engeller.