Yakın bir zaman sonra Çin ile arası gerilecek ABD, kritik minerallere olan bağımlılığı azaltmak için geri dönüşüm kapasitesini artırmayı hedefliyor. Yeni yatırımlar, kentsel madencilikle metallerin geri kazanılmasını hızlandırarak, enerji tasarrufu sağlayacak ve çevreyi koruyacak. Ancak, ülke geri dönüşümde dünya ortalamasının gerisinde kalıyor. Elektrikli araç bataryalarının geri dönüşümü ise ayrı bir zorluk oluşturuyor.
Amerika Birleşik Devletleri, 1991 yılından bu yana kurşun eritme tesisi işletmiyor. O yıl, ülkenin ithalat bağımlılığını azaltmak amacıyla Texas’taki Longhorn tesisi kapanmıştı. O dönemde, teneke kutular savaş çabalarını desteklemede kullanılıyordu. Günümüzde ise kurşun, devre kartı lehimlemede kullanılan kritik bir metal haline gelmiş durumda. Şu anda ABD, yılda tüketilen kurşunun %75'ini ithal ediyor. Ülkede ne aktif madenler var ne de büyük bir rezerv. Bu açığı kapatmanın tek yolu ise daha fazla geri dönüşüm yapmak.
Amerika Savunma Bakanlığı (DOD), geri dönüşüm kapasitesini artırmak için 19 milyon dolar bütçe ayırarak Nathan Trotter & Co. adlı ikincil kurşun üreticisine destek verdi. ABD'nin her yıl 38.000 ton kurşun hurda ihraç ettiğini göz önünde bulundurursak, geri dönüşümün önemi daha da artıyor. Bu geri dönüşüm ya da "kentsel madencilik" aslında, kritik minerallerin kendi kendine yeterli hale gelmesinde genellikle göz ardı edilen bir konu.
DOD, 6K Additive gibi titanyum alaşımlarını geri dönüştüren firmalarla da destek sağlayarak, eski ışık ampullerinden terbiyum çıkaran Rare Earth Salts gibi şirketlere de yatırım yapıyor. Ayrıca, Enerji Bakanlığı (DOE), Colorado’daki Golden Aluminum'un geri dönüşüm operasyonlarını güçlendirmek için 22 milyon dolar yatırım yapacak. Kentucky’deki Wieland şirketi içinse bakır geri dönüşümü konusunda 270 milyon dolara kadar destek sağlanacak.
Kentsel madenciliğin, ilk madencilik ve eritmeden birçok avantajı bulunuyor. Metallerin geri dönüştürülmesi, yeni metal üretmekten daha ucuz. Çünkü geri dönüşüm, %90 daha az enerji harcıyor. Ayrıca, üretim sırasında daha az sera gazı salınıyor. Bu durum, kentsel madenciliğin çevre dostu olmasını sağlıyor. Bu nedenle, ABD’nin yerli kritik metaller üretimini artırması, yeni madenler açmaktan çok daha kısa sürede gerçekleşebiliyor.
Geri dönüşüm, yeni madenlere olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırmasa da önemli bir fark yaratabilir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), geri dönüşümün, 2050 yılına kadar dünya çapında madenciliğe olan talebi %25-40 oranında azaltabileceğini öngörüyor. Ancak, kentsel madenciliğin potansiyeli tam olarak kullanılabilmiş değil.
Bakır ve nikel gibi metallerin geri dönüşümü dünya genelinde azalmış durumda. 2015 yılında bakır geri dönüşümü, dünya talebinin %37’sini karşılıyordu, ancak 2023’te bu oran %33’e düştü. Benzer şekilde, nikelin geri dönüşüm oranı da %33’ten %26’ya geriledi. Ancak alüminyumda %32’den %35’e bir artış gözlemleniyor. Bu artış, iyi kurulmuş atık yönetim programları ve destekleyici düzenlemeler sayesinde mümkün oldu.
Amerika Birleşik Devletleri, geri dönüşümde dünya ortalamasının gerisinde kalıyor. Ülke, bakır ve alüminyum hurda ihracatında dünya lideri olmasına rağmen, geri dönüşüm oranları oldukça düşük. ABD, hurda işleme kapasitesindeki eksiklik nedeniyle ciddi bir geri dönüşüm sorunu yaşıyor. Hurda metal işleme, özellikle eski, son kullanım ömrünü tamamlamış materyallerin ayrıştırılması ve işlenmesi gibi titiz süreçler gerektiriyor.
Ayrıca, ABD’de hurda toplama sistemi henüz verimli değil. Özellikle alüminyum kutu geri dönüşümü oranı %50'nin altında. Bu da yılda yaklaşık 800 milyon dolarlık değerin çöpe gitmesine neden oluyor.
Elektrikli araç bataryalarının geri dönüşümü ise tamamen farklı bir zorluk yaratıyor. Eski bataryalardan değerli metaller, örneğin nikel ve kobalt çıkarmak kârlı bir iş olsa da, bu metallerin bulunmadığı bataryalarda durum farklı. Son yıllarda, elektrikli araç bataryalarında kullanılan lityum-demir-fosfat (LFP) kimyası daha popüler hale geldi. Bu bataryalar, küresel pazarın %40’ını oluşturuyor. Ancak bu bataryaların geri dönüşümü, kullanılan metallerin değeri düşük olduğundan ekonomik olarak cazip olmuyor. Batarya geri dönüşümü için yeni fiyatlandırma modelleri geliştirilmesi gerekebilir.
Ayrıca, elektrikli araç bataryalarının geri dönüşümünde küresel bir düzenleme çerçevesi henüz şekillenmemiş durumda. Çin, batarya geri dönüşüm zincirinde önemli bir rol oynamaya devam ediyor ve batarya işleme aşamasının büyük bir kısmı Çin'e bağlı.
IEA’ye göre, bu zorlukların çoğu doğru politika karışımı ile aşılabilir. Elektrikli araç bataryaları ve diğer metaller için başarılı bir geri dönüşüm modeli, kurşun-asit batarya geri dönüşümünde olduğu gibi, ülkeler için örnek teşkil edebilir. Kurşun-asit bataryalar, sağlık açısından tehlike arz etmelerine rağmen gelişmiş ülkelerde %99’a kadar geri dönüşüm oranlarına sahip.