Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Dünyada jeopolitik rüzgarlar son 50 yılda görmediğimiz sertlikte esiyor. ABD’nin açıkladığı Ulusal Güvenlik Strateji belgesi rüzgarın şiddettinin artacağının ve ülkelerin güvenlik politikalarında değişiklik olacağının en somut işareti.
ABD’nin Ortadoğu’dan çekilme ve Avrupa’nın güvenliğindeki rolünü azaltma politikası ‘eski kıtada’ gelecek kaygısını artırdı. Amerika’nın desteğini açık bir şekilde kaybeden Avrupa gelişmelerden endişe ederken yaşananlar Türkiye’nin bölgedeki öneminin giderek artacağını gösteriyor.
Günlerdir “Washington’ın yeni Ortadoğu politikası Türkiye’yi nasıl etkiler?” sorusu üzerine yapılan yorumları takip ediyorum. Yapılan analizler Türkiye’nin önünde büyük bir fırsat penceresinin açıldığı yönünde yoğunlaşıyor.
Konuyu Cuma günü gazetecilerle buluşan Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler’e sorma imkanı buldum. Bakan Güler, yaşanan gelişmeleri Ankara’da en iyi okuyup değerlendirecek sayılı isimlerden biri.
Amerika’nın açıkladığı Ulusal Güvenlik Strateji belgesini değerlendiren Bakan Güler, belgedeki ifadelere bakıldığında, ‘Türkiye’nin 6-8 yıldır dile getirdiği konuların Amerikalı muhataplarınca anlaşıldığının görüldüğünü’ söyledi.
ABD için tehdidin artık Ortadoğu’da olmadığını anlatan Güler, “ABD Ortadoğu’dan çekildiğinde bölgede barış ve istikrarı sağlayabilecek tek bölgesel gücün Türkiye olduğunu Amerikalı dostlarımızın anladıklarını düşünüyorum. Bu durumun ülkemizin bölgesel ve stratejik etkinliğini artıracağına inanıyorum.” yorumunu yaptı.
Yaşar Güler’in bu sözlerinden; Türkiye’nin Amerika’nın yeni ulusal güvenlik stratejisini bir fırsat olarak gördüğü yorumu yapılabilir. Bu yaklaşıma göre, ABD’nin en yakın müttefiki İsrail bile (özellikle son Katar saldırısının ardından) güvenilirlik anlamında Türkiye’nin gerisinde kalıyor.
Ankara bu fırsatı kullanabilecek mi? Washington belgeyi ne kadar hayata geçirecek ilerleyen günlerde göreceğiz. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde, güçlü ordusu istikrarlı yönetim yapısıyla bölgede etkinliğini artıracağı açık bir gerçek.
Bakan Güler kendi güvenlik mimarisini oluşturmaya çalışan Avrupa’nın durumunu da değerlendirdi.
Avrupa güvenlik mimarisine (SAFE) Türkiye katılabilir mi? Avrupa ülkeleri bu konuda samimi davranıyor mu?
Bakan Güler, “Şuan birçok Avrupa ülkesinin mühimmat ve silah noktasında noksanlığı var. Savunma ve güvenlik için birçok silah ve teknolojiye ihtiyaçları var. Bu kapsamda birçok Avrupa ülkesi bizimle işbirliği konusunda istekli. Hal böyleyken başta Yunanistan olmak üzere kendi çıkarlarını Avrupa güvenliğinin önüne koyarak Türkiye’yi bu oluşumun dışında tutmaya çalışan ülkeler olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.
Avrupa ülkelerinin ikircikli davrandığı ortada. Türkiye ise bu konuda avantajı elinde tutuyor ve kendi stratejisini uyguluyor. Bakan Yaşar Güler, o stratejiyi şu sözlerle açıklıyor:
“Türkiye’nin SAFE programına dâhil edilip edilmeyeceğini çok fazla dikkate almıyoruz. Çok ihtiyaç duydukları kritik bir zamanda konuşma sırası bize gelecek.”
Terörsüz Türkiye sürecini başlatan Ankara, ikinci aşamaya hazırlanırken Suriye’deki gelişmeler bu sürecin önemli bir parçası.
SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusunda Ankara, Washington ve Sam arasında görüşmeler sürüyor. Yapılan temaslarda sonrası Ankara ve Washington arasındaki görüş farklılıkları giderek azaldı.
Bakan Güler, Türkiye’nin beklentilerini açıkça ifade ettiğini kayda geçirirken sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Biz ne istediğimizi açık açık ifade ettik. Bu konudan geri adım yok. Mutlak surette Suriye ordusuna entegre olacaklar. SDG de entegrasyondan bahsediyor ama onların bahsettiği birlik halinde entegrasyon. Birlik olarak değil ferdi olarak entegre olmaları lazım. Aksi halde bunun adı entegrasyon olmaz.”
Türkiye’nin açısından son tercih olsa da askeri operasyon seçeneği ise her zaman masada.
Bakan Güler’le sohbetimizin en ilginç anlarından biri PYD/ YPG militanlarının Afrin-Tel Rıfat-Münbiç bölgesinde yer altına kazdığı tünellerle ilgili bölümdü. Güler’in verdiği rakamlar insanı dehşete düşürecek cinstendi. Güler, Tel Rıfat bölgesinde 302 km, Menbic’te ise 430 km tüneli olmak üzere toplam 732 km yeraltı tünelini imha ettiğini söyledi. Terör örgütü Rakka Deyr Zor bölgesinde tünel açmaya devam ediyor.
Türk askeri köstebek tünellerini imha edip güvenliği sağladıkça bölge halkı geri dönüp normal hayatını sürdürüyor.
Bakan Güler, 40 yıldır terörle mücadele eden ülkemiz için Terörsüz Türkiye sürecini fırsat olarak niteledi.
“TSK’nın PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de “Terörsüz Türkiye” sürecine uyacağını açıkladı” diyen Güler, “Devletimizin ilgili birimleri bu süreçte ne olup bittiğinin farkındadır. Süreç terör örgütünün istediği şekilde değil, devletimizin belirlediği ve istediği şekilde devam edecek.” diye konuştu.
Bölgede kırılganlıklar sürerken Türkiye; askeri kapasitesi, diplomatik etkinliği ve kriz yönetiminde öne çıkan güçlü liderliği öne çıkıyor.
Bölgede Türkiye’yi dışlayarak ne ekonomik kalkınma ne de güvenlik mimarisi inşa edilmesi mümkün görünmüyor. Jeopolitik rüzgârlar sertleştiçe Türkiye’ye duyulan ihtiyaç daha da ortaya çıkacak. Bu durum hem Ankara Washington hem de Türkiye Avrupa ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacak. Yeni dönemin işaretleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump’ın son açıklamaları dikkatli okunduğunda görülebiliyor.
