Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 9 yıldır cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş hakkında hak ihlali kararı verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yargı ne derse onu uygularız”, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ise “Tahliyesi hayırlı olur” şeklindeki sözlerine rağmen Demirtaş hala tahliye olamadı.
Bu açıklamalar sonrası TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etti ve tahliye edilmesi gerektiğini söyledi.
Ama tansiyonu yükselten Arınç’ın, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmek istediğini söylemesi ve vermek istediği mesajı kamuoyuyla paylaşması oldu:
“Sayın Erdoğan'la görüşme talebi var. Ben siyaseti tercih ettim. Terörü tercih etmedim. Şiddeti asla düşünmedim ve teşvik etmedim. Kobani olaylarından dolayı ben hiçbir cinayetin içerisinde olmadım ama size karşı kin duymuyorum. Siz de devlete, millete hizmet ettiniz. Benim ne kadar yanlışım varsa sizin de belki yanlışlarınız oldu. Bundan sonra ben artık ortaya çıkıp da böyle bir adaylık, siyaset, şu bu falan hiçbir zaman düşünmem ama ülkem adına ne yapabileceksem ben bunu yapacağım diye söz vermek istiyorum ona.”
Selahattin Demirtaş bu sözlere tepki ve sitem dolu bir açıklamayla karşılık verdi. Bülent Arınç'ın açıklamasıyla gündeme gelen ve kendisine atfedilen sözleri yalanlayan Selahattin Demirtaş, "Buraya onurumla girdim, onurumu kimseye çiğnetmeden çıkarım" diye konuştu. Arınç ise, “uydurma ve çarpıtma yapmadım” diyerek sözlerinin arkasında durdu.
Ancak benim üzerinde durmak istediğim konu Arınç-Demirtaş arasındaki karşılıklı açıklamalar değil. Burada dikkat çeken ve benim asıl üzerinde durmak istediğim Demirtaş’ın “siyasetçi ve avukatlarla görüşmeme” kararı.
Demirtaş’tan CHP’ye görüşme yasağı
Demirtaş, açıklamasının son bölümünde, “Anlayışınıza sığınarak, bundan böyle kendi arkadaşlarım hariç siyasetçi ve avukatlarla görüşmeyeceğimi belirtmek istiyorum. Çünkü bu çarpıtma ve suistimalleri önlemenin başka yolu kalmadı” dedi.
Demirtaş’ın siyasetçilerle görüşmeme kararı medyada Arınç’a tepki olarak sunulsa da siyaset kulislerindeki anlamı farklıydı.
Siyaseti yakından izleyenlere göre görüşmeme kararının bir diğer muhatabı da CHP’ydi.
Geçtiğimiz hafta Nefes Gazetesi’nde yer alan bir habere göre, İmralı TBMM komisyonu İmralı’ya gittiği gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Edirne’de Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edecekti.
Bu haber CHP’nin Demirtaş üzerinde kentli Kürt seçmeni bölme girişimi olarak yorumlandı. Demirtaş’ın, “siyasetçilerle görüşmeyeceğim” kararı CHP’nin kendisi üzerinden yaptığı planı bozma girişimi olarak değerlendirildi.
Özgür Özel’e “gelme” mesajı
Demirtaş, Özgür Özel’e açık açık gelme mesajı vermişti. Demirtaş’ın açıklaması sonrası CHP İmralı’ya üye göndermeyeceğini duyurdu. CHP’nin Abdullah Öcalan’la görüşmeye milletvekili göndermemesi DEM Parti yönetimi ve tabanında tepkiyle karşılandı.
Aynı gün CHP Genel Merkezi’nde açıklanan CHP’nin parti program taslağında yer alan “eşit yurttaşlık, ana dilin öğrenilmesi, yerel yönetimlere özerkliğin tanınması” gibi başlıklar ise Kürt seçmende karşılık bulmadı.
CHP’nin İstanbul, Adana, Mersin, İzmir, Antalya ve Ankara gibi büyükşehirleri DEM tabanının desteğiyle aldığı hatırlatılırken, “CHP Kürt seçmeni kaybetti” yorumları yüksek sesle dile getirildi.
CHP, kamuoyu tepkisinden o kadar çekiniyor ki asıl fikrini gizliyor ve “İmralı’ya gidilmesin” diyemiyor. Bunun yerine telekonferans yapılsın diyor.
CHP yüzde 25’i aşamaz
Bu yorumu yapanlardan biri de yazının girişinde yer verdiğim TBMM eski Başkanı Bülent Arınç’tı. Şanlıurfa’da konuşan Arınç, Abdullah Öcalan’la görüşmeye CHP’nin katılmamasını eleştirdi ve Öcalan’la görüşmenin büyütüldüğünü vurguladı. Arınç’a göre bu tavır CHP’yi kendi mahallesine hapsetti:
”Adamın dedikleri sizin söylediklerinize uyuyor ve siz bundan istifade ediyorsunuz. Ya gelin de ben de sizinle yüz yüze bazı şeyleri konuşayım arada aracı olmasın diyorsa bunda kaçınacak bir tarafı yok. Bu olmalıydı. Tabii CHP’nin katılmamasını çok yanlış buluyorum. Buradan ifade ediyorum. CHP, ulusalcı düşünceyle buraya gitmekten imtina ettiyse inanın CHP seçimlerde yüzde 25’i bile bulamaz.“
İmralı’ya üye göndermeyen CHP, “Biz komisyondan kalkmadık diğer adımlara katkı vereceğiz” dese de DEM Parti’yi ikna etmiş değil.
Sadece DEM değil eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yayınladığı video mesajla CHP’nin tutumuna tepki gösterdi.
Bu yazı yazılırken vekiller İmralı yolundaydı. Daha gitmeden büyük yankı uyandıran İmralı görüşmesinden çıkacak detaylar kimbilir ne gibi tartışmalar doğuracak.
CHP Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır, uzun zamandır çok dertli. Derdinin nedeni CHP milletvekili olmasına rağmen “candaş medyanın hedefi olmak”
CHP’li Çakır, Pazartesi günü Tarım Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan Bütçe Komisyonunda Mersin çiftçisinin sorunlarını anlatmak için hazırlık yapmıştı.
Ancak komisyona geldiğinde Halk TV’de kendisi hakkında yapılan yayınlardan haberdar olmuş ve öfkelenmişti. Halk Tv’nin kendisinden “sabıkalı vekil” diye bahsettiğini anlatan Çakır, hem CHP’li vekilleri hem de Halk TV’yi protesto ederek komisyonu terketti.
Sonrasında beni arayan Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır, “Sabıkalı olsam YSK beni milletvekili yapar mı?” diyerek yaşadıklarını anlattı.
“Tek suçum partiyi temizleyin demek”
“Bunların hepsini Sayın Genel Başkan Özgür Özel’e partiyi yolsuzluk iddialarından arındırın diye mektup yazan 10 milletvekilinden biri olmam ve Kemal beye oy vermem nedeniyle yaşıyorum” dedi.
“Sabıkam varsa kendimi yakacağım”
“Ben taban siyaseti yapıyorum. 505 köyü 127 çadırı tek tek gezdim. Oto hırsızlığından sabıkam varsa Kızılay’da kendimi yakacağım. YSK sabıkalı adamı vekil yapar mı? Klimalı odalardan çıkmayan kırmızı plakalarla gezen vekil olmadım. Tek suçum partiyi arındırın demek ve Kemal beye oy vermek.”
Candaş medya kurbanı olan CHP’li Çakır, “Sabıkalı vekil” iftirası nedeniyle Halk TV’ye dava açtığını anlattı.
