Yapay zeka güvenliği uzmanları, gelişen tehditlere karşı klasik güvenlik yaklaşımlarının yetersiz kaldığını ve yapay zekanın kendi içinde öngörülemeyen değişkenlere karşı savunma geliştirerek çalışması gerektiğini belirtiyor.
Gelişen yapay zeka teknolojileriyle birlikte dijital sistemlerin güvenliğine yönelik tehditler de evrim geçiriyor. Uzun yıllardır ileri veri sistemleri ve yapay zeka güvenliği üzerine çalışan uzman isim Ali Uğur Aktepe, klasik güvenlik yaklaşımlarının artık yetersiz kaldığını belirtiyor ve “Yapay zeka güvenliğini daha akıllı hale getirmek, yalnızca teknik değil, etik bir sorumluluk haline geldi” diyor.
Ali Uğur Aktepe’ye göre, yapay zeka sistemleri artık yalnızca dış tehditlere karşı değil, kendi içindeki öngörülemeyen değişkenlere karşı da savunma geliştirmek zorunda. “Bir yapay zekanın karar süreci, çoğu zaman insan aklının takip edemeyeceği hızda ve karmaşıklıkta ilerliyor. Bu nedenle sabit güvenlik protokollerinin ötesine geçmek ve sistemin kendini koruyabilen bir yapıya sahip olması gerekiyor” diyerek bu dönüşümün önemini vurguluyor.
Aktepe, klasik güvenlik duvarlarının artık yetersiz kaldığını ve davranış temelli tehdit algılama sistemlerinin ön plana çıktığını belirtiyor: “Makine öğrenmesi modellerinde sıkça karşılaşılan veri önyargıları, sistemin kolay manipüle edilmesine neden olabiliyor. Bu yüzden geliştirdiğim sistemlerde sadece teknik güvenlik değil, kullanıcı davranışları ve model şeffaflığı da analiz ediliyor.”
Yapay zeka destekli güvenlik çözümlerinde proaktif yaklaşımın vazgeçilmez olduğunu belirten Aktepe, geliştirdiği sistemlerin temel bileşenlerini şöyle açıklıyor: “Gerçek zamanlı karar izleme modülleri, saldırı simülasyonlarıyla beslenen tehdit kütüphaneleri ve anonimleştirilmiş kullanıcı davranış analizleri sayesinde güvenlik artık bir refleks değil, bir strateji haline geliyor.”
Aktepe, yalnızca güvenliği artırmakla kalmayıp, şeffaf ve denetlenebilir sistemler geliştirmenin önemine de dikkat çekiyor: “Verilen her kararın gerekçesini izleyebildiğiniz bir yapı kurmadığınız sürece, kullanıcı güveni oluşmaz. Bu nedenle ‘karar izlenebilirliği’ yapay zeka güvenliğinde temel prensibim.”
Özellikle finans ve savunma sektörlerine yönelik yürüttüğü projelerde önemli başarılara imza atan Aktepe, bu sistemlerin yalnızca mevcut tehditleri değil, henüz ortaya çıkmamış riskleri bile öngörebildiğini söylüyor. “Çok boyutlu analiz sistemleriyle yalnızca teknik veriyi değil, insan davranışlarını da okuyabiliyoruz. Bu da bizi gerçek anlamda bütüncül güvenlik çözümlerine taşıyor.”
Ali Uğur Aktepe’nin üzerinde yoğunlaştığı bir diğer konu ise kendi kendini adapte edebilen güvenlik sistemleri. Bu konuda şu açıklamayı yapıyor: “Artık sabit kurallara dayalı yapılar yeterli değil. Sistemler hem dışsal tehditlere hem de kendi içsel sapmalarına karşı kendini yeniden yapılandırmalı. Üzerinde çalıştığım self-adaptive mimari tam olarak bu ihtiyaca cevap veriyor.”
Aktepe, gelecekte kuantum bilgisayarların mevcut şifreleme sistemlerini tehdit edeceğini öngörüyor ve buna yönelik hazırlıkların şimdiden yapılması gerektiğini belirtiyor: “Post-kuantum şifreleme protokollerini yapay zeka sistemlerine entegre etmek, geleceğin güvenlik altyapısını oluşturmanın ilk adımı. Bu sayede yalnızca günümüz değil, yarının tehditlerine karşı da savunma geliştirebiliriz.”
Son olarak güvenliğin artık bir yük değil, sistemin doğal bir uzantısı olması gerektiğini belirten Aktepe, “Geleceğin güvenlik sistemleri; kullanıcı deneyimini optimize eden, kaynakları verimli kullanan ve kendini sürekli geliştiren yapılar olacak. Ben de bu vizyonla çalışıyor ve güvenliği teknoloji üretiminin kalbine yerleştiriyorum” diyerek sözlerini tamamlıyor.