Türkiye'nin deprem gerçeğiyle yeniden yüzleştiği şu günlerde, birçok kişi sarsıntı olmadığı halde sallanıyormuş hissi yaşıyor. Uzmanlar, bu hayalet deprem algısının geçici olarak normal olduğunu ancak uzaması durumunda profesyonel destek alınması gerektiğini vurguluyor.
Son dönemde yaşanan depremler, toplumda büyük bir korku dalgası yarattı. Depremin ardından birçok kişi çarpıntı, uykusuzluk, mide rahatsızlıkları, kas gerginliği ve nefes darlığı gibi belirtiler yaşamaya başladı.
Bahçeşehir Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özlem Karaırmak, bu fizyolojik tepkilerin kısa vadede normal olduğuna dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Karaırmak, “Deprem gibi büyük bir travmadan sonra bedenin de tepki vermesi doğaldır. Vücut, tehlikenin geçip geçmediğini kontrol eder. Bu tepkiler kısa sürelidir ve zamanla azalır. Ancak belirtiler uzun süre devam ediyorsa, günlük yaşamı aksatıyorsa bu durum ruh sağlığı açısından değerlendirilmelidir” diyor.
Depremden sonra bireylerin en sık yaşadığı durumlardan biri de “hayalet sallantı” hissidir.
Herhangi bir sarsıntı olmadığı halde deprem oluyormuş gibi hissetmek, beynin hala güvenlik sinyali almamış olmasından kaynaklanır.
Prof. Dr. Karaırmak’a göre, bu durum vücudun denge sisteminin yeniden normale dönmeye çalışmasının bir sonucudur:
“Zemin nasıl sallanıyorsa bizim içsel dengemiz de bozuluyor. Beyin ‘tehlike geçti mi?’ sorusuna net cevap alamadığı sürece hayalet sallantı hissi devam eder. Ancak bu belirtiler zamanla azalır. Süreç uzarsa mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak gerekir.”
Korku ve kaygının deprem sonrası ilk dönemde artması beklenen bir durumdur. Ancak bu duyguların günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemesi halinde travma sonrası stres bozukluğu riski ortaya çıkar.
Prof. Dr. Karaırmak, şu örnekleri dikkat çekici buluyor:
Bu gibi belirtiler, doğal bir stres tepkisinin ötesinde bir psikolojik bozukluğa işaret edebilir.
Birçok kişi, sosyal medya üzerinden sürekli depremle ilgili haberler, videolar ve yorumlara maruz kalıyor. Uzmanlara göre bu, kaygıyı ciddi şekilde körüklüyor. Karaırmak şöyle uyarıyor:
“Sürekli deprem konuşmak, felaket senaryolarını izlemek veya okumak beyni sürekli tehdit altındaymış gibi kodlar. Sosyal medya paylaşımları bu korkuyu canlı tutar. Bu yüzden ne izlediğimize, ne okuduğumuza ve kimlerle nasıl konuştuğumuza dikkat etmeliyiz.”
Prof. Dr. Karaırmak’a göre, insanların en çok rahatladığı an, kontrol hissini yeniden kazandıkları andır.
Bu da deprem hazırlığı ile mümkün olur.
Yani kişi;
Hazırlıksızlık kaygıyı artırır, hazırlık ise kaygıyı yönetilebilir hale getirir.
Afet bilinci geliştirmek, ruh sağlığını korumanın ilk adımıdır.