Orta Doğu’da onlarca yıldır süregelen düşmanlığa rağmen, Suriye ve İsrail’in arka kapı diplomasisiyle doğrudan temas kurduğu öne sürüldü. Reuters’a konuşan kaynaklara göre, taraflar güvenlik temelli görüşmeler yürütüyor. Gelişme, bölgesel dengeler açısından tarihi bir kırılma olabilir.
İsrail ve Suriye’nin, uzun yıllardır süren düşmanlığa rağmen doğrudan temas kurduğu iddiası gündeme bomba gibi düştü. Reuters’ın görüştüğü beş farklı kaynağa göre, taraflar özellikle sınır hattındaki çatışmaları önlemeye dönük özel görüşmeler yürütüyor. Temasların, İsrail’in son dönem Suriye’ye yönelik hava saldırılarını azaltması ve ABD’nin yeni Suriye yönetimini teşvik etmesiyle hız kazandığı belirtiliyor.
İddialar, Aralık ayında Beşşar Esad’ın devrilmesinden sonra Suriye'de yönetimi ele geçiren İslamcı grupların, İsrail ile dolaylı görüşmelere yeşil ışık yaktığı bir döneme denk geliyor. Görüşmelere, Suriye’nin güneyindeki Kuneytra ve Süveyda illerinde güvenlikten sorumlu olan üst düzey isim Ahmed el-Dalati’nin öncülük ettiği öne sürülüyor. Her ne kadar Dalati kamuoyuna “İsrail’le müzakere yok” mesajı verse de, arka kapı diplomasisi tüm hızıyla sürüyor.
İsrail tarafında görüşmelere kimlerin katıldığı net olarak bilinmiyor. Ancak kaynaklar, İsrail adına görüşmeleri güvenlik birimlerinden isimlerin yürüttüğünü söylüyor. Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara da bu ayın başında BAE aracılığıyla İsrail’le dolaylı temasları doğruladı. Bu açıklama, iddiaları daha da güçlendirdi.
İsrail, Aralık ayındaki rejim değişikliğinin ardından Golan Tepeleri’nde kontrolünü artırmaya başladı. Bu adım, Suriye’nin parçalı ve zayıf yapısından faydalanmak isteyen Tel Aviv’in uzun vadeli stratejisinin bir parçası olarak görülüyor. Ancak bu kez, işgal değil; temas ve diplomasi öne çıkıyor.
ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’da Suriye lideri Sarah ile gerçekleştirdiği görüşme, Amerika’nın Suriye politikasında dramatik bir dönüşüme işaret etti. Trump yönetiminin bu görüşmeyle İsrail-Suriye yakınlaşmasına yeşil ışık yaktığı, hatta bunu teşvik ettiği belirtiliyor. Bir istihbarat kaynağı, bu süreci “Suriye'nin parçalanmasından faydalanma stratejisinin sonu” olarak yorumladı.
Geçtiğimiz ay İsrail destekli Dürzi gruplar ile Sünni militanlar arasında yaşanan çatışmaların ardından bölgede nispi bir sakinlik gözlemleniyor. Ancak İsrail’in Şam’daki cumhurbaşkanlığı sarayına yakın bir noktada gerçekleştirdiği hava saldırısı, sürecin ne denli hassas olduğunu gösteriyor. Taraflar arasındaki doğrudan görüşmelerin, bu tür çatışmaları önlemeye odaklandığı belirtiliyor.
Perde arkası görüşmelere yakın bir kaynak, “Görüşmeler şu anda barış temelli ama bu, ileride daha büyük siyasi anlaşmalara zemin hazırlayabilir” diyor. Suriye tarafı da BM gözetiminde 1974 Ateşkes Anlaşması’na dönüşü savunarak uluslararası meşruiyet zemininde hareket ediyor.
Suriye’nin yeni lider kadrosu, İsrail’e yönelik tehdit algısını azaltmak için dikkat çekici adımlar attı. Yahudi cemaat temsilcileriyle yapılan görüşmelerin yanı sıra, 7 Ekim Hamas saldırısına katılan İslami Cihad üyelerinin tutuklanması bu yönde önemli göstergeler arasında. Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın ABD’ye gönderdiği mesajda, “Hiçbir taraf için tehdit olmayacağız” vurgusu dikkat çekiyor.
Suriye’nin, yıllar önce infaz edilen ünlü İsrail casusu Eli Cohen’e ait eşyaları iade etmeyi kabul etmesi de, “iyi niyet göstergesi” olarak yorumlandı. Bu adım, taraflar arasında daha yumuşak bir diplomatik atmosfer yaratma çabasının sembolü olarak değerlendiriliyor.