Arap Baharından Asya Baharına: Küresel Kırılganlık ve Nepal

GİRİŞ:
2025-09-12
saat ikonu 08:55
|
GÜNCELLEME:
2025-09-12
saat ikonu 08:55

Arap Baharı’nın üzerinden on yılı aşkın süre geçti. Tunus’ta bir gencin kendini yakmasıyla başlayan dalga, kısa sürede Mısır’dan Libya’ya, Suriye’den Yemen’e kadar uzandı. Demokrasi umudu, kısa zamanda iç savaşlara, dış müdahalelere ve otoriterleşmeye dönüştü. Bir kez daha görüldü ki: Küresel kırılganlık yerel kalmıyor, bölgesel ve küresel sarsıntılara dönüşüyor.

Bugün benzer bir tablo ’da karşımıza çıkıyor. ’in yükselişi, –Pakistan gerilimi, Myanmar’daki çatışmalar, Tayvan üzerindeki baskı, Afganistan’daki belirsizlik… Asya artık yalnızca ekonomik üretimin değil, aynı zamanda küresel fay hatlarının da merkezi. Bu ortamda küçük ülkeler bile büyük dengeleri değiştirebiliyor. bunun en çarpıcı örneği.

Himalayaların Gölgesindeki Fay Hattı

Nepal, coğrafi olarak Himalayaların zirveleriyle çevrili küçük bir ülke. Ancak jeopolitik açıdan Hindistan ile Çin arasındaki büyük oyunun tam ortasında. Sık sık değişen hükümetler, etnik ayrışmalar ve ekonomik bağımlılıklar, Katmandu’yu kırılgan bir zemine sürüklüyor. Hindistan’ın geleneksel nüfuzuna karşılık Çin, Kuşak-Yol Projesi ile Nepal’e dev yatırımlar yapıyor. Böylece ülke, bölgesel ve küresel fay hatlarının kesişim noktası hâline geliyor.

Katmandu’da alınan bir karar, yalnızca yerel siyaseti değil; Pekin’de, Yeni Delhi’de ve Washington’da da yankı buluyor. ABD’nin Hint-Pasifik stratejisi ve QUAD ittifakı Çin’i çevrelemeye odaklanırken, Pekin BRICS genişlemesi ve yatırımlarıyla Nepal’de derinleşiyor. Küresel rekabetin laboratuvarı hâline gelen Nepal, kırılganlığın küçük bir yansıması değil, doğrudan merkezi hâline gelmiş durumda.

Üstelik bu tabloya iklim krizinin yarattığı baskı da ekleniyor. Himalaya buzullarındaki erime, yalnızca ekolojik değil; ekonomik, sosyal ve siyasi bir tehdit. Nepal’in kırılganlığı böylece jeopolitikten çok öteye, küresel güvenlik meselesine dönüşüyor.

’nin Perspektifi

Türkiye için bu gelişmeler uzak coğrafyanın hikâyesi değil. “Asya ile Yeniden” vizyonu çerçevesinde Ankara, kıtaya açılımını güçlendirmeye çalışıyor. Orta Asya’dan Güney Asya’ya uzanan her adım, Türkiye’nin hem ekonomik hem de stratejik çıkarlarını ilgilendiriyor.

Bu bağlamda Nepal’in istikrarı, Ankara için üç açıdan önem taşıyor:

1. Ekonomi ve Koridorlar: Orta Koridor’un Himalaya güzergâhlarıyla birleşmesi, Avrupa–Asya hattında yeni lojistik damarlar yaratabilir

2. Eğitim ve Kültür: Türk bursları, üniversite iş birlikleri ve kültür merkezleri, Katmandu’da kalıcı bağların kapısını açabilir.

3. Arabuluculuk: Türkiye’nin Bosna, Katar, Somali ve Libya’da yürüttüğü arabuluculuk misyonları, Nepal’in demokratikleşme sürecine katkı sağlayabilir.

Bunun yanında enerji ve çevre politikalarında ortaklık, Himalaya buzullarının erimesiyle ortaya çıkan iklim krizine karşı iş birliğini zorunlu kılabilir. Ayrıca Ankara, Pakistan’la köklü ilişkilerini korurken Hindistan’la ticaretini büyütüyor. Nepal, bu iki ülke arasında Türkiye için “köprü diplomasisi” fırsatı sunuyor.

Sonuç

Arap Baharı’nın dersi nettir: Halkın talepleri kırılganlığı tetikler ama düzeni belirleyen büyük güçlerin hamleleridir. Nepal, Asya’nın tam ortasında bu fay hattının kritik taşlarından biridir.

Türkiye için mesele açıktır: Bu kırılganlığı yalnızca izleyen bir seyirci mi olacağız, yoksa yeni Asya düzeninde söz sahibi aktörlerden biri mi? Katmandu’daki gelişmeler yalnızca Nepal’in değil, Ankara’nın da geleceğine dair ipuçları barındırıyor.