Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Bugün, insanlığın ortak vicdanında bir eşiğin daha aşıldığını duyumsuyoruz. Meclis’in sessiz koridorlarında, geçmişin gölgeleriyle bugünümüzün sorumluluğu birbirine selam dururken… Ben, Güngör Yavuzaslan olarak bu satırları yazarken, yalnız bir birey değil; insanlık adına yükselen bir çığlığın sözcüsü sayılıyorum. Çünkü artık, “ittifak” kelimesi yalnızca diplomasi jargonunda değil, yeryüzünün dört bir yanına yayılan bir umut haline geliyor.
Meclis’te bir karşılaşma ve yeni bir yön
Geçen hafta mecliste Sayın Numan Kurtulmuş ile karşılaştım. Bu selamlaşma, iki dünya görüşünün, iki tarih bilincinin, insanlığın ortak ıstırabında ve insanlığın ortak umudunun buluşmasıydı.
Numan Bey, elimi sıktı ve gözlerimin içine bakarak, sakin ama derin bir ses tonuyla “Artık İnsanlık İttifakı kuruldu.” dedi.
Bu söz, tarihî olmaktan ziyade ahlâkî bir ifadedir. Çünkü böylesi bir cümle, sadece bir diplomatik beyan değil; insanlık tarihinin bir vicdan manifestosudur.
Bir imza değil, bir taahhüttür.
Bizim işimiz yalnızca tanımak değil, tanımanın ardından gelen sorumluluğu omuzlamaktır.

Filistin’in tanınması: Bir dönemin başlangıcı
Filistin’in tanınması meselesi, diplomatik süreç boyutuyla da çok kıymetli elbette ama asıl dünya vicdanının yeniden uyandığı bir anaç çağrı olması sebebiyle çok daha kıymetlidir.
Tarihin yükü ağır, sınırları keskin…
Ama bugün, tanıma kararıyla birlikte bir halkın yok sayılmışlığına “dur” deniyor. Bu yalnızca bir ülkenin haritada tanınması değil; insanın insanca yaşama hakkının hukuksal bir zemine — ya da en azından hukuk fikrine — yaklaşması demektir.
Tarihi boyunca insanlık, gücün hukukunu değil, hukukun gücünü aradı. Şimdi Filistin’in tanınmasıyla birlikte bu arayış yeniden anlam kazandı.
Bu karar, sadece Filistin için değil, adalet için verilmiş bir karardır. Çünkü bir halkın özgürlüğü, insanlığın özgürlüğünün turnusol kâğıdıdır.
Bugün Filistin tanındıysa, insanlık da kendi yüzüne yeniden bakmayı öğrenmiştir.
Bu bağlamda şunu yüksek sesle dillendirmek gerekir: Tanıma bir başlama çizgisidir.
O çizginin ardında ne tür eylemler olacağı — insani yardım, diplomatik dayanışma, hukuki adalet arayışı — esas sınavdır.
Ve insanlık, belki de uzun zamandır ilk kez, vicdanını yeniden sınav vermeye çağrılmaktadır.
İnsanlık İttifakı: Ne anlam taşır?
“İnsanlık İttifakı” ifadesi, boş bir slogan değildir. Bu, aşağıdakileri içerir:
Zulme karşı ortak duruş;
Haksızlığa uğramış her halkla insan olarak dayanışma;
Devletlerin, kamuoylarının ve sivil toplumun birlikte hareket etmesi;
Ve her şeyden önce vicdanın tekrar dünya sahnesine davet edilmesi.
Ben buradan ilan ediyorum: Dünya sadece birkaç Siyonist’in ve Siyonizm yanlısı deli saçması denizinde boğulmuş siyasetçisinden ibaret değildir.
İnsanlık sahnesinde yer almak isteyen akl-ı salim siyasetçiler ve güçler için artık yeni bir eşik var.
Bu eşik üzerinden geçmek isteyenler, menfaatlerinden azade insanlık değerleriyle kusanmışlığıyla ölçülecek.
Tarihin Dönüm Noktasında: Yeni Bir Medeniyet İradesi
Bugün yaşadığımız şey, belki de tarihin ikinci büyük kırılma ânıdır.
Birincisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan sistemin çöküşüydü.
İkincisi ise, şimdi, vicdan merkezli bir dünyanın insaa fikirdir. Yani insanlık ittifaklı bir dünya .
Batı’nın kurduğu çıkarcılık ve bazı Siyonizm yanlısı güç dengeleri çökerken, Doğu’nun adalet fikri yeniden doğuyor.
İnsanlık, sömürünün gölgesinde yaşadığı uzun karanlıktan çıkmak için artık yeni bir pusula arıyor. Bu pusula, paranın, silahın, medyanın değil; hakikatin ve merhametin pusulasıdır.
Türkiye, bu dönüşümün seyircisi değil, öncüsüdür.
Anadolu’nun tarihsel kodlarında “adalet” sadece bir devlet ilkesi değil, bir varoluş biçimidir. Selçuklu ’da “nizam”, Osmanlı’da “hakkaniyet”, Cumhuriyet’te “bağımsızlık” olarak varlığını sürdürmüştür.
Şimdi bu üç kavram, İnsanlık İttifakı adıyla yeniden birleşmektedir.
Gücün Yerine Vicdan
Düşünce tarihinden bir izlek olarak bakıldığında görülecek ilk olgu, haksız güç odaklı medeniyetlerin tarih boyunca çökmeye mahkûm olduğu gerçeğidir. Çünkü haksız güç, er ya da geç kendi cehenneminin ağırlığı altında ezilir.
Vicdan merkezli medeniyetler ise sessiz ilerler, ama kalıcıdır.
Kurtulmuş’un sözleri- İnsanlık İttifakı kuruldu- bu bağlamda bir siyasi çağrının, sadece gerçeklik ile buluşmasının ilanı değil, medeniyet paradigmasının değişimidir.
“İnsanlık İttifakı” artık devletler arası bir mutabakat değil, insanlar arası bir vicdan antlaşmasıdır.
Bu, insanlığın tarih sahnesine yeniden çıkışıdır.
Ve bu çıkışın liderliğini, coğrafyasının kalbinde insanlık taşıyan bir millet üstlenmiştir: Türkiye.
Yeni Bir Çağ Başlıyor
Bundan sonra dünya ikiye ayrılacaktır:
Vicdanı olanlar ve olmayanlar.
Sömürgeci akılla yaşayanlar ve insana omuz verenler.
Birleşmiş Milletler’deki soğuk masaların, cılız bildirilerin, oyalayıcı kararların dönemi bitmiştir.
Şimdi, insanlığın kendi ittifakı — adalet temelli bir insanlık medeniyeti — başlamıştır.
Bu ittifakın üyeleri pasaportla değil, kalbine göre belirlenir.
Sınırları coğrafi değil, vicdanîdir.
Ve o sınırın ortasında duran her insan, artık bu çağın kurucularındandır.
İnsanlık İttifakı Kuruldu
Yoruldu dünya, kanıyla yıkandı İnsanlık
Bir çocuk ağladı,
Parçalandı deniz, ova, taşlık
İnsan, insanı unuttu
Dil pas, gönül pas, sözler pas tuttu
Analar dua, babalar sabır yurdu
Vicdan, uyudu,
Dünya döne döne kötülük yurdu
İnsan, insan diyorum
Kendi cehennemi yurdu.
......
Zaman, bir zaman hakka durdu
İyilik insanlığın asıl yurdu
Adaletten bir kalem yazdı Vicdan mürekkebi kazıdı
İnsanlık kendini hatırladı
Sil baştan yeniden başladı
İşte İnsanlık İttifakı kuruldu
İnsan insan diyorum
Kendi cenneti yurdu .
