TİKA’nın Yeni Başkanı Abdullah Eren: Kurumsal Hafızayı Geleceğe Taşıyan Bir Dönem

GİRİŞ:
2025-11-25
saat ikonu 17:05
|
GÜNCELLEME:
2025-11-25
saat ikonu 17:05

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Türkiye’nin son otuz yılda küresel görünürlüğünü pekiştiren en stratejik kurumlarından biri. Bu kurumun başına geçen her isim, yalnızca idari bir sorumluluk değil; Türkiye’nin yumuşak gücünü, kalkınma vizyonunu ve uluslararası dayanışma anlayışını temsil eden büyük bir yükümlülüğü de devralır. Son atama ile TİKA’nın yeni Başkanı olan Abdullah Eren, bu sorumluluğu taşıyabilecek nitelikte bir isim olarak öne çıkıyor.

Eren’in kamu diplomasisi alanındaki tecrübesi, kurumun önümüzdeki dönemde izleyeceği rota hakkında güçlü ipuçları sunuyor. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’ndaki (YTB) görev sürecinde, yalnızca diaspora politikalarını yönetmedi; aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası temaslarının sosyolojik, kültürel ve stratejik zeminini kuran adımlar attı. Bu nedenle Eren’in TİKA’ya gelişi, kurumun mevcut tecrübesi ile daha geniş bir küresel vizyonu aynı çatı altında buluşturan bir eşik olarak değerlendirilebilir.

TİKA, Türk dış politikasının sahadaki en görünür uygulayıcılarından biri. Balkanlar’dan Afrika’ya, Orta Asya’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan geniş coğrafyada okul, hastane, altyapı, kültürel miras ve kapasite geliştirme projeleri yürütmesini, yalnızca kalkınma yardımı olarak düşünemeyiz. Bu projeler, aynı zamanda güven inşa eden bir iş modelini de benimsiyor. Abdullah Eren’in bu modeli daha da kurumsallaştıracağı ve karar alma mekanizmalarını veriye dayalı, sürdürülebilir, uzun vadeli bir yapıya kavuşturacağı öngörülüyor.

Yeni dönemde TİKA’nın karşısındaki temel meydan okuma, artan küresel rekabet ve kalkınma ajanslarının çeşitlenen yöntemleri olacak. Jeopolitik kırılmaların hızlandığı, bölgesel krizlerin yaygınlaştığı bir dönemde, Türkiye’nin kalkınma diplomasisinin daha koordineli, daha stratejik ve daha katmanlı bir anlayışla yürütülmesi gerekiyor. Eren’in geçmiş performansı, bu çok boyutlu çalışma biçimine hâkim olduğunu gösteriyor.

Ayrıca Türkiye’nin Afrika açılımı, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesindeki entegrasyon süreci ve Orta Doğu’daki yeniden yapılanmalar, TİKA’nın etkinliğini belirleyecek başlıca zeminler olmaya devam edecek. Bu alanlarda kültürel diplomasi, ekonomik destek ve kapasite geliştirme projelerinin artırılması beklenirken, Eren’in saha gerçekliğini önceleyen yaklaşımı kurum için bir avantaj niteliği taşıyor.

TİKA’nın yeni başkanı Abdullah Eren’in önünde, Türkiye’nin son yıllarda inşa ettiği itibar ve güveni kurumsal devamlılıkla geleceğe taşımak gibi önemli bir görev duruyor. Bu dönem, duygusal söylemlerden çok, akılcı analizlerin, disiplinli planlamanın ve sahada karşılığı olan projelerin öne çıkacağı bir dönem olacak. Türkiye’nin kalkınma diplomasisinin etkisi, bu profesyonel zeminde güçlenerek devam edecek gibi görünüyor.