Türk Dünyasıyla Bağları Güçlendiren Düzenleme

GİRİŞ:
2025-10-17
saat ikonu 10:25
|
GÜNCELLEME:
2025-10-17
saat ikonu 10:25

, Türk soylu yabancıların çalışma koşullarına dair yaptığı yeni düzenlemeyle gönül coğrafyasına uzanan kadim bağlarını çağın gereklerine göre yeniden tanımlıyor.

Türkiye, sadece coğrafi sınırlarıyla tanımlanabilecek bir ülke değildir. Onun sınırları, gönül coğrafyasının haritasında çok daha geniş bir anlam taşır. Bu genişliğin merkezinde, aynı dili, aynı tarihi ve aynı kültürü paylaşan soydaş topluluklarla olan bağı vardır.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu’nun değerlendirdiği, Türk soylu yabancıların Türkiye’de meslek ve sanatlarını icra etmelerine ilişkin yönetmelik değişikliği, işte bu kardeşliğin güncel bir yansımasıdır. Görünürde bir düzenlemesi gibi duran bu değişiklik, aslında Türkiye’nin gönül coğrafyasına dönük tarihî sorumluluğunun modern bir ifadesidir.

Tarihi Sorumluluk, Güncel Adım

1981 tarihli 2527 sayılı Kanun, Türk soylu yabancıların Türkiye’de çalışma hakkını belirleyen ilk yasal zemindi. Ancak o günün koşulları, bugünün dünyasından çok farklıydı. Küresel hareketlilik arttı, Türk dünyası kendi içinde kurumsallaştı, ortak bir vizyon ortaya çıktı. Artık sekiz bağımsız Türk devleti, Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında buluşuyor.

Yeni yönetmelik, bu çerçevenin dışında kalan ve Türkiye’de yerleşik durumda bulunan soydaşlara bazı mesleklerde kolaylıklar tanıyarak, onları güncel hukuki çerçeveye dahil ediyor. Bu, yalnızca bir idari düzenleme değil; Türkiye’nin, tarihî bağlarını korurken adalet ilkesinden ödün vermediğini gösteren bir yaklaşımdır.

Soydaşlık, Ekonomik ve Kültürel Güçtür

Türkiye bugün, yaklaşık 358 bin Türk soylu yabancıya ev sahipliği yapıyor. Bunların 89 bini çalışma izniyle istihdama katılmış durumda. Bu tablo, hem Türkiye’nin insan kaynağına değer verdiğini hem de soydaş toplulukların ülkemizle olan bağlarını güçlendirdiğini gösteriyor.

Bu yeni düzenleme, sadece iş gücünü değil, bilgi, kültür ve değer alışverişini de kapsıyor. Çünkü bu insanlar, Türkiye’nin tarihine aşina, kültürüne yakın ve diline hâkim topluluklardır. Onların emeği, üretimi ve birikimi, ülkemiz için bir zenginliktir.

Kardeşliğin Hukuku

Kürşad Zorlu’nun sözleriyle, bu düzenleme Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin vatandaşlarından ziyade, Türkiye’de uzun süredir yaşayan soydaş topluluklara yöneliktir. Böylece Türkiye, kardeşlerine hukuki güvence sağlayarak onların emeğini görünür kılıyor.

Bu yaklaşım, Türkiye’nin dış politikasındaki “insan merkezli” vizyonun da bir parçasıdır. Gönül coğrafyasındaki bağlar, yalnızca kültürel etkinliklerle değil, aynı zamanda adil ve kapsayıcı bir hukuk anlayışıyla güçlenmektedir.

Birlikte Geleceğe

Bu değişikliğin ardında sessiz ama anlamlı bir irade vardır:

Türkiye, geçmişin mirasını geleceğin imkânına dönüştürmek istiyor. Türk dünyasıyla kurulan her yeni bağ, yalnızca tarihî bir yakınlaşma değil, ortak bir gelecek inşasının da temelidir.

Bu nedenle yapılan değişiklik, bir kanun maddesinin güncellenmesinden çok daha fazlasıdır. Bu, bir milletin kendi köklerine uzattığı eldir. Çünkü biliyoruz ki bir ülkenin gerçek gücü, kardeşini dışlamakta değil; onu kucaklayarak büyümektedir.

Sonuç olarak:

Türk dünyasıyla bağları güçlendiren bu düzenleme, Türkiye’nin gönül coğrafyasına karşı sorumluluğunu hukuk diliyle yeniden teyit ediyor.

Ve bu kez, kardeşlik yalnızca bir ideal değil; kanunla güvence altına alınmış bir gerçek hâline geliyor.