Sükûnetin ve helalin peşinde
Bana göre muhafazakâr tatil konsepti bir ihtiyaç. Tatil dediğimiz şey bazen şehirden uzak bir nefes, bazen de inandığın ölçülere zarar vermeden hayatı onarmanın bir yolu değil midir?
Muhafazakâr tatil anlayışı da kalabalığın gürültüsüne karşı mahremiyetin sükûnetini; aşırı savurganlığa karşı ölçüyü, rastgeleliğe karşı ise helal-haram bilincini tercih eder. Alkolsüz konseptli yeme-içme, ibadet saatlerine ve mahremiyete saygılı plaj-havuz düzeni, çocuklu aileleri koruyan bir sükûnet…
Bunların hepsi, bir “yasak listesi” değil; değeri bilinen hayatın zarafetle kurduğu bir rota.
Her ne kadar bireysel hassasiyetler için bu tatil anlayışı talep edilse de kurumsal bir çerçeve de bunu destekliyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı SMIIC’in Helal Turizm Hizmetleri yönergesinde konaklama, yeme-içme, rehberlik ve dinlenme alanlarında helal ilkelere uygun hizmetin ana hatları tanımlanıyor. Türkiye’de ise bu alan kanunla kurulan Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) tarafından belirleniyor. Helal belgesi düzenleyecek kuruluşların HAK tarafından akredite olması gerekiyor. Bu konseptin küresel turizmde düzenli bir talep oluşturduğu, Mastercard-CrescentRating’in her yıl yayımladığı Global Muslim Travel Index (GMTI) raporlarında da görülüyor.
“Helal dairesi keyfe kafidir”
Gelelim ibadet ve seyahat ilişkisine dair fıkhî duruma. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yaklaşımı, tatilin “ibadetin aksadığı bir boşluk” değil, ölçülü bir düzenle anlam kazandığı belirtiliyor. Tatil yapmanın ve insanın dinlenme ihtiyacının içinde olduğu helal daire bence harama ihtiyaç bırakmayacak kadar geniş.
Cruise Gemisi ile Umre Yolculuğu
Son zamanlarda Muhafazakâr tatil imkanlarında bir çeşitlilik oluştuğu görülüyor. İşte tam da bu arayış noktasında, Türkiye’den yükselen yepyeni bir fikir var: muhafazakâr cruise gemisiyle Umre yolculuğu. 12 Eylül’de Galataport’tan hareket edecek olan bu gemi, aslında deniz turizmi anlayışında bir ilki temsil ediyor. Gemiyle tam pansiyon bir yolculuk, İstanbul’dan başlayıp Kuşadası, Bodrum, Şarm El Şeyh, Cidde limanlarına uğrayacak ve kutsal topraklarda Umre ibadetiyle taçlanacak.
Bu yolculuk, denizin mavisinde ilerleyip Kâbe’nin gölgesinde tamamlanacak.
İnanç ve konforun birlikteliği
Bu seyahati farklı kılan en önemli unsur ise “tatil” ile “ibadet” kavramlarının aynı potada olması. Muhafazakâr hassasiyetlerle tasarlanmış Cruise gemisi, alkolsüz konseptiyle, kadınlara özel alanlarıyla, ibadet vakitlerine göre düzenlenen programlarıyla dikkat çekiyor. Namaz için ayrılmış geniş alanlardan, helal sertifikalı menülere; aileye özel sosyal bölümlerden, çocuk oyun parklarına kadar her ayrıntı inanç merkezli bir tatil anlayışının izlerini taşıyor.
Gemi aynı zamanda bir yüzen şehir adeta: 15 restoran, 13 dinlenme alanı, sanat galerisi, canlı gösteriler, 1000 kişilik tiyatro salonu ve 1600’den fazla personelin sunduğu hizmetler… Yani deniz üstünde lüksle buluşan bir ibadet atmosferi.
Tarihte bir ilk
Şirketin ortaklarından Havva Elif Kahraman’ın ifadesiyle, bu program bir tatil ama aynı zamanda bir “yol arkadaşlığı.” Çünkü burada amaç, Müslümanların kendi değerlerinden ödün vermeden dünya standartlarında bir seyahat deneyimi yaşamaları. İstanbul’dan başlayıp Mekke ve Medine’de son bulan bu rota, aslında modern dünyanın hızına kapılmış bizlere bir hatırlatma gibi:
Ruhunu beslemeden bedenini dinlendirmek eksik kalır
Bu seyahatin en çarpıcı yönlerinden biri de Umre konaklamasının misafirlerin tercihine göre çeşitlendirilmesi. Kâbe’ye yürüme mesafesindeki 5 yıldızlı otellerden daha mütevazı seçeneklere kadar uzanan bu esneklik, herkesin kendi imkânlarıyla kutsal yolculuğa erişmesini mümkün kılıyor.
Bugün dünya turizmi farklı deneyimler sunmak için yarışırken, Müslümanların hassasiyetlerini gözeten bu adım, bir ticari yenilik olmanın yanında kültürel bir kırılma noktası. Çünkü artık muhafazakâr tatil anlayışı, karadaki otellerden denizlerin mavi ufkuna taşınıyor.
Denizin ortasında, yıldızların altında edilen bir dua… Dalga sesleriyle karışan sabah ezanı… Ve gemiden inip kutsal topraklarda tamamlanan bir ibadet… Bu tablo bir tatili değil, maneviyatla taçlanmış bir yolculuğu işaret ediyor.
Sanırım bu gemi, Müslümanların gönlünde yeni bir ufka doğru yol almaya başladı.