Deprem, yangın, sel, kuraklık…
Türkiye, doğal afetlerin yıkıcı yüzüyle defalarca kez mücadele etti.
Şimdi kapımızda çok daha sessiz ve etkisi büyük bir felaket var: Kuraklık ve su krizi.
Türkiye, kurak geçen koca yaz mevsiminin ardından bu kez de kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya.
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar ve beraberinde gelen yağışların azalması nedeniyle baraj doluluk oranı son yılların en düşük seviyelerine inmiş durumda.
Bu da, bu yıl yağışların ortalamanın çok altında kaldığını gösterir.
Bazı bölgelerde su kesintileri yaşanıyor.
İstanbul’da baraj doluluk oranı kritik seviyelere geriledi.
Benzer şekilde Ankara’da da su sorunu gün geçtikçe büyüyor.
Su krizi sadece musluklardan akan suyu değil, soframızdaki ekmeği bile tehdit ediyor.
Tarımda kullanılan suyun bilinçsiz tüketimi ve kuruyan göletler gibi nedenlerle üretim düşüyor. Bu da doğrudan gıda fiyatlarını artırıyor.
Yani Türkiye’de kuraklık, aynı zamanda bir ekonomik kriz demek.
Türkiye’de şebekeye verilen suyun neredeyse yarısı daha musluğa ulaşamadan kayboluyor.
Kaçak hatlar, eski altyapılar bu krizi daha da büyütüyor.
Ayrıca günlük hayattaki musluk kullanımı ve bahçelerdeki bilinçsizce litrelik sulamalar da su krizini hızlandırıyor.
Belediyeler, kayıp–kaçak suyu önlemek için altyapı yatırımlarına hız vermeli.
Yağmur hasadı uygulamaları yaygınlaştırılmalı.
Bizler ise vatandaş olarak daha bilinçlenerek günlük su israfı oluşturan alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.
Eğer bugünden önlem alınmazsa, yarın musluklarımızdan su yerine sadece pişmanlıkakacak.