Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Türkiye'de ekonomik dalgalanmaların da etkisiyle, özellikle son yıllarda konkordato başvuruları rekor kırıyor. Borçlarını ödeme güçlüğü çeken firmaların başvurduğu bu süreç, hem alacaklıları hem de borçluları yakından ilgilendiriyor. Ancak bu alanda da fırsatçıların olduğu iddia edildi. Konkordato fırsatçılığı tartışmaları ve sistemin suiistimal edilip edilmediği sorusu son günlerde en çok konuşulan konuların başında geliyor.
Konuyla ilgili Tgrthaber.com Özel Haberler Şefi Emir Yücel'e konuşan Avukat Mustafa Zafer; 'Konkordato ilanları geçtiğimiz yıla oranla yüzde 75 arttı' diyerek önemli mesajlar verdi.
İşte dikkat çeken röportajın detayları:
Borçlunun nakit akışında yaşanan daralma nedeniyle vadesi geldiği halde borcunu ödeyemeyen veya vadesinde borcunu ödeyememe tehlikesi altında olanların ticaret mahkemesinden borçlarını ödeyebilmek niyetiyle iflastan kurtulabilmek adına talep ettiği hukuki bir korumadır.
Yürürlükte bulunan düzenlemeye göre mahkemeden bir borçlunun konkordatoda geçici mühlet talebinin kabulüne karar verilmesi sonra ilk olarak verilen 3 aylık geçici mühlet süresinden sonra konkordato projesinin başarıya ulaşacağının mahkemece yapılan inceleme sonrasında değerlendirilmesi halinde borçluya 23 aylık bir süre içerisinde alacaklıları ile anlaşma için bir süre verilmektedir.
Bu süre zarfından alacaklılar hiçbir surette borçlunun malvarlığına haciz koyamazlar, banka hesaplarına bloke getiremezler ve daha önceden yapılmış bir haciz varsa satış ve muhafaza talebin de bulunamazlar.
Tamamen borçlunun iyi niyetle borcunu ödeyebilmesi adına kanunla düzenleme altına hükümler çerçevesinde borçluya ait malvarlığının bir bütün halinde korunması ve bu surette borçların ödenmesi amaçlanmıştır.
Konkordato mühleti içerisinde verilen tedbir kararından sonra borçlunun herhangi bir şekilde mal kaçırabilmesi olanaklı değildir. Konkordato süreci öncesinde ise borçlunun salt alacaklıları zarara uğratmak suretiyle hareket ettiğinin yapılan konkordato yargılaması kapsamında değerlendirilebilmesi çok mümkün değildir. Zira borçlarını ödeyememe güçlüğü ile karşılaşan borçlunun kendi rızasıyla borçlarını ödeyebilmek için hareket ettiğinin kanun tarafından düzenlendiğine dikkat edilmesi gerekir.
Konkordato talebinden birkaç ay önce sistemli şekilde borçlunun mal varlığını danışıklı olarak sadece alacaklıları zarara uğratmak maksadıyla hareket ettiğinin ayrıca yapılacak bir yargılama ile tespiti gerekir.
Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması halinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir. Hileli iflasın varlığı için; alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması, malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi, gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı halde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi, gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi gibi hususların bir yada bir kaçının yapıldığının ortaya konulması gerekir.
Son dönemde ödeme güçlüğü çeken sektörleri incelediğimizde özellikle imalat tarafında beyaz eşya sektörünün derin bir likidite problemiyle karşı karşıya kaldığını takip etmekteyiz. Ülkemizde doğarak başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya beyaz eşya ihraç eden önemli üreticilerin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ne yazık ki tedarik sürecinde yer alan taşeron firmaları da bir anda ödeme güçlüğü içine girmesine neden olabilir.
Beyaz eşyada yaşanabilecek majör kırılımlar sadece alacaklıların alacağını gününde tahsil edememesine değil aynı zamanda yıkıcı bir işsizlik sürecinin yaşanmasına da neden olabilir.
Bununla birlikte uzun bir dönemdir tekstil ve inşaat sektörlerinde yaşanan ödeme güçlüğü ne yazık ki her geçen gün daha da derinleşerek devam etmekte. Her ne kadar Merkez Bankası tarafından politika faizi indirilmiş olsa bile bankaların halen daha iskontolu kredileri müşterilerine tahsis etmemeleri yani sıcak paraya pahalıya ulaşma maliyeti özellikle borçlu firmaları zorlar nitelikte.
Eylül ayında 252 borçlu hakkında konkordatoda geçici mühlet kararı verildi. Bu yılın ilk dokuz ayında 2.085 borçlu geçici mühlet; 24 borçlu hakkında iflas kararı verildi. Geçen yılın aynı döneminde 1.187 borçlu hakkında geçici mühlet kararı verilmişken artış oranı %75 oldu. İstanbul, Ankara, Kocaeli, İzmir, Bursa en çok konkordato alan iller sıralamasında takip edildi.
Yürürlükte bulunan yasal düzenlemede konkordato süreci toplamda 23 ay gibi bir sürede tamamlanması öngörülürken taslak düzenlemede bu durumu 19 aya indirilmiş durumda. Yani taslak paketin yasalaşması halinde borçlu konkordato talebine başvurduktan sonra toplamda on dokuz ay gibi bir sürede hukuki sürecin tamamlanması ön görülmekte.
Oysaki ülkemiz şartlarında bir alacaklının alacağına kavuşması için 19 ay bir süre beklemesi ve ticari hayatını sorunsuz bir şekilde devam ettirmesi çok mümkün değil. Zira hiçbir alacaklı hatta bankalar tarafında bile bu kadar uzun bir süre alacağın tahsili için yargı sürecini beklemek alacaklıları zor duruma düşürebilmekte.
Bu yönüyle taslak düzenlemedeki 19 aylık sürenin en azından 12’aya düşürülmesi alacaklıların hak ve menfaatlerinin korunması için daha yararlı olabilir.