Salgın, savaşlar, seçim, enflasyon ve gerilimlerle 2024’e giriş yaparken yatırımcı yeni yıl için pozisyon almakta zorlanıyor. Birikimlerini değerlendirmek isteyen yatırımcı pamuk ipliğine bağlı küresel gelişmeler nedeniyle kafası karışırken varlıkları doğru yöne yönlendirmede güçlük yaşıyor. Altının artık güvenli liman olmadığını düşünen yatırımcıların birçoğu borsaya yönelirken, hisse senetleri piyasasında yıl sonu fiyatlamaları adeta deprem etkisi oluşturdu. Peki, altın hala güvenli liman mı? Borsa mı, altın mı çok kazandırır? Nereye yatırım yapmalı?
Yilin sonuna yaklasilirken piyasalarda hareketlilik artti. Salgin döneminden kalan belirsizlik, küresel enflasyon, sonrasinda baslayan savaslar ve banka krizleri endiseleri ikiye katladi. 2023 yili merkez bankalarinin faiz artirimlari ve enflasyonu kontrol çabalariyla geçerken savaslar yatirimciyi gözlerinin önlerini bile göremedikleri sisli bir ortama sürükledi. Bu süreçte birikimlerini degerlendirmek isteyenler yine ‘güvenli limana’ yani altina yöneldi. Iyimserlik süreçlerinde de borsa en yüksek çikisini yapti. Altinin artik güvenli liman olmadigini düsünen yatirimcilarin birçogu borsaya yönelirken, borsada yasanan zirve sonrasi gelen dip seviyeler tedirgin etti. Yatirimcinin kafasinin karisik oldugu, yatirimini kazanç saglayacak bir varliga yönlendirmenin zorluklariyla geçen bir yili geride birakirken tek bir soru öne çikiyor: Borsa mi, altin mi çok kazandirir?
Altinin hangi durumlarda yatirim için odak noktasi haline geldigini Ekonomi Gazetesi’nden Safa Gümüs yazdi. Altinin 100 yillik serüvenine odaklandigi yazisinda Gümüs, altin için çarpici analizlerde bulundu.
Altin merkez bankalarinin rezervlerinde büyük bir orani barindiriyor. Bu da altinin güvenli bir liman olarak kabul edilmesine yönelik kanitin en net göstergesi oldugunun göstergesi olarak kabul ediliyor. Bunun nedeni de özellikle korku ikliminin yüksek oldugu, finansal piyasalarda bir bunalimin sezildigi, ekonominin sekteye ugramasinin an meselesi oldugu ve belirsizligin yüksek oldugu zamanlarda gözde bir yatirim araci olmasindan kaynaklaniyor.
Grafiklere bakildiginda tarihsel olarak da bunu görmek mümkün. 2008 Ekonomik Krizi ya da bir diger adiyla “Büyük Durgunluk” döneminin ardindan Avrupa’da yasanan “Kamu Borcu Krizi” zamanlarinda altinin hareketi bu duruma güzel bir örnek. Ekonomik krizin ardindan yasanan ve Avrupa’yi büyük bir bunalimdan baska bir büyük bunalimin içine atan borç krizi, o tarihlerde piyasalarda büyük bir belirsizlik ve korku havasi estirmisti. Yatirimcilar ise bu belirsizlik ortamindan korunmanin çaresini “altin” yatiriminda bulmuslardi. O dönemde altin ons basina 1.921 dolar seviyelerine çikmis, ardindan 2012 yilinin ortalarinda deger kaybetmisti.
2019’un sonu 2020 yilinin baslarinda ortaya çikan ve etkisini geçtigimiz senenin ortalarina kadar yikici bir sekilde hissettiren COVID-19’un yarattigi ekonomik belirsizligin etkisiyle altin 2017 yilindaki dip seviyelerinden 2020 yilinin ortasinda tarihi zirvesini görmeyi basarmisti. O dönem altin tarihinde ilk kez ons basina 2.075 dolar gibi bir degere çikarak ‘tedirgin’ yatirimcilari kanatlari altina alma ve onlari koruma görevini üstlenmisti. Bu dönemde özellikle yatirimcilarin altina yönelmesinin sebebi ise ekonomilerde kesin gözüyle bakilan bir bozulma olacagi ve sirketlerin karlarinda yüksek düsüsler yasanacagiydi. Bütün bunlarin isiginda altinin degeri ise dolar cinsinden hizla yükselmisti. Yatirimcilar sis bulutlarindan gözlerinin önlerini bile göremedikleri bir ortamda çareyi yine ‘güvenli’ limana siginmakta yani altina hücum etmede bulmuslardi.
Ekonomilerde belirsizlik ve krizi durumu artarken hizla artan faiz oranlari, COVID-19 tedbirlerinin günümüze yansiyan ekonomik bozulmalari, ABD borç tavani krizi ve bütün bunlarin üstüne en çarpici olarak ABD’de bir dizi bankanin iflas etmesi, Rusya’nin Ukrayna’ya savas ilan etmesi sebebiyle ortaya çikan enerji krizi, Isviçre’de dev Credit Suisse’nin iflastan ancak rakibi UBS tarafindan satin alinarak kurtulmasi, Israil – Hamas savasi, faiz patikasindan ne zaman sapilacagina bir türlü karar veremeyen ve piyasalara sürekli olarak farkli görüsler pompalayarak sisli görünümü daha da artiran Amerika Merkez Bankasi… Bunlarin hepsi, altinin güvenli liman özelligini yatirimcilara tekrar animsatan gelismeler oldu. Gelismelerin etkisiyle altin tarihi zirvesine tekrar ulasti hatta kisa bir süre de olsa geçti. Içinde bulundugumuz aralik ayinin ilk günlerinde altin 2.100 dolarin üstüne çikarak yaklasik 2.145 dolar seviyesine kadar tirmanmayi basardi.
Peki bu kriz ortami son buldugunda, belirsizlikler kayboldugunda ve ekonomik görünüm tekrar toparlandiginda ne olur? Bu sorunun yanitini Safa Gümüs 2011 – 2020 yillarini örnek göstererek açikliyor:
“Zirve noktadan altin yatirimi yapan birisi için 9 yillik bir zarar! Iste cevap tam olarak bu.
Ekonomik belirsizligin arttigi ve yatirimcilarin korku iklimi içerisinde tir tir titredigi bir dönemde altin fiyatlarinin bir güvence saglayacagini düsünüp altinin zirveye yakin oldugu noktalardan gerçeklestirilen bir yatirim islemi, 2011 yilindan 2020 yilinin agustos ayina kadar bir yatirimcinin zarar etmesine sebep olabilir. Hayal edin, 9 yil boyunca tasarruflarinizi degerlendirdiginiz “güvenli liman”in tekrar yükselmesi için, kriz olmasini bekliyorsunuz…
2011 yilinda zirve nokta olan 1.921 dolar seviyesinden altin yatirimi yapan bir kisi, tarihler 2020 yilini gösterdiginde yatirima giris noktasindaki tutara henüz ulasabilmisti. Peki altinin “güvenli liman” oldugu bir yalan mi? Aslinda bu pek de yalan bir söylem sayilmaz. Sadece piyasalar ve yatirimcilar tarafindan yanlis anlasilmis bir yatirim davranisi. Altin “güvenli” bir limandir, çünkü ekonomik belirsizligin yüksek oldugu kriz ortamlarinda iyi performans gösterme olasiligi daha yüksektir. Bu özelligi onu ‘kriz’ zamanlari için vazgeçilmez bir yatirim araci yapar. Ancak bu altinin devamli bir kazanç saglayacagi ve sonsuza dek yükselecegi anlamina gelmez. Kisacasi güvenli liman demek, sonsuz bir deger artisi ve kazanç anlamina gelmekten çok uzaktir. Örnegimizde de görüldügü üzere, bazi yatirimlar 9 yili askin bir sekilde zararda kalabilir.”
“Uzun vadede altina yatirilan para ölüdür” diyen Safa Gümüs altin ile ilgili bir örnek vererek çarpici bir analizde bulundu:
“1928 yilinda, yani S&P 500 endeksinde 4 yilda yaklasik yüzde 80’lik bir deger kaybina sebebiyet verecek olan 1929 Büyük Buhrani’ndan yalnizca bir yil önce, bu endekse 100 dolar yatirmis olsaydiniz günümüzde 624 bin dolara sahip olurdunuz. Ayni tarihte ayni tutarda altin almis olsaydiniz elinizde yalnizca 8 bin 860 dolar olurdu. Bu altin yatirimi ile ayni tutardaki borsa yatirimi arasinda nominal olarak yaklasik 70 katlik bir getiri farki oldugu anlamina gelir. Ayrica S&P 500’ün yillik bilesik getirisi 1928- 2022 arasinda yüzde 9,32 olarak hesaplanabilirken bu oran ons cinsinden altin için yalnizca yüzde 4,89’dur. Dolayisiyla üzülerek söylemek zorundayim ki 100 yili askin perspektif bize gösteriyor ki 100 dolariniz varsa ve bu dolarin gelecekte ‘ölmesini’ yani bir hiçe dönüsmesini istemiyorsaniz altina degil borsaya yatirim yapmak zorundasiniz.”
Altinin getirisi bir endeksten bagimsiz oldugu için sabit kaldigini yazan Gümüs, TL olarak altin yatirimi yaptiginiz zaman da ek olarak elde ettiginiz tek sey TL’nin deger kaybetmesinden kaynaklanan dolar getirisi oldugunu söylüyor.
Analizinde ayrica özellestirilmis ve üstüne iyi çalisilmis bir hisse senedi portföyü ile altin yatirimindan elde edeceginiz kazancin uzun vadede 70 degil 170 veya 270 katini elde etmekte mümkün oldugunu ancak bunun altin yatiriminda yapmanin neredeyse olanaksiz oldugunun da altini çiziyor. Gümüs, varlik cinsi olarak altinin farkli türleri olmadigini dikkat çekerek bilesik yüzde 4,89’luk getiriyi geçmeniz için yapabileceginiz tek sey müthis bir 6. hisse sahip olup en düsükten aldiginiz altinlari piyasa en tepe noktasina çikinca satmak oldugunu söylüyor.