Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Gazze’de sağlanan ateşkes, bölgede geçici bir nefes aldırsa da kalıcılığı hala belirsizliğini koruyor. İsrail ile Hamas arasında yapılan anlaşmanın sürdürülebilmesi için güvenliğin sağlanması en kritik unsur olarak öne çıkıyor. Bu noktada, Türk askerinin Gazze’de bulunma olasılığı hem bölgesel barışın korunması hem de Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkisinin artması açısından büyük önem taşıyor.
Ancak geçmişte İsrail’in uluslararası sözleşmelere uymadığı örnekler hatırlandığında, kamuoyunda ‘Ya İsrail anlaşmayı bozarsa?’ sorusu gündeme taşınmış durumda. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Tekrar soykırım ortamına dönülmesinin bedeli çok ağır olacaktır” şeklindeki açıklaması ise bu soruya güçlü bir yanıt olarak değerlendiriliyor.
Konuyla ilgili Tgrthaber.com Editörü Serhat Yıldız’a konuşan Güvenlik Politikaları Uzmanı Mesut Hakkı Caşın, “Akdeniz’in en güçlü ordusuyuz” şeklinde konuştu.
Gazze’deki ateşkes yeni bir dönemin başlangıcı olabilir fakat bu sürecin geleceği, tarafların kararlılığı kadar uluslararası desteğe de bağlı görünüyor. Türkiye’nin olası askeri varlığı hem bölgedeki sivillerin korunması hem de ateşkesin garanti altına alınması açısından stratejik önem taşıyor.
İsrail’in anlaşmayı bozma ihtimalini ve sahadaki gerilimi değerlendiren Güvenlik Politikaları Uzmanı Mesut Hakkı Caşın, “İsrail uluslararası anlaşmalara uyan bir devlet değil, aksine uluslararası hukuku ihlal eden saldırgan bir devlettir. Gazze’yi işgal ettiği süre zarfında birçok insanlık suçunu işlemiştir” diyerek sürecin ne kadar kırılgan olduğunu dile getirdi.
İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının kırılgan olduğunu dile getiren Caşın, “İsrail yine Hamas’ın anlaşmayı bozup saldırdığını iddia ederek tekrar saldırı haline geçeceğini ve anlaşmayı bozacağını düşünüyorum” dedi.
Netanyahu’nun, halihazırda Uluslararası Ceza Mahkemesinde işlediği soykırım suçundan dolayı ağır bir şekilde yargılandığını dile getiren Caşın, “Netanyahu, Yahudilerin başına gelmiş en kötü liderdir, Firavundan bile daha kötüdür.
İzlediği politikalar yüzünden Yahudilere en büyük zararı veren kişidir. Bugün İsrailli bir turist herhangi bir ülkeye gittiğinde dışlanıp, dayak yiyip ve istenmeyen insan olarak adlandırılarak ülkelerine geri gönderiliyorlar” dedi.
Türkiye’nin hem Filistin tarafı hem de dünya ülkeleri nezdinde güvenilir bir arabulucu olarak kabul edilmesi, bir garanti mekanizması olduğu anlamına geliyor. Türkiye bu noktada devreye girerse, hem bölge halkı için güven unsuru olur hem de işgalci İsrail’in olası ihlallerine karşı caydırıcı bir güç teşkil eder. Türk askerinin sahada bulunması, İsrail’in tek taraflı adımlarını sınırlayabilir.
İşgalci İsrail’in yıllardır süren bu zulmüne dikkat çeken Caşın, “İsrail, Gazze topraklarını işgal etmiş, binlerce insanı canice öldürmüştür. Netanyahu hükümeti soykırımı denemiştir ve bu suçtan yargılanmaktadırlar. Fakat bugün anlaşma sonrası Filistin halkı evlerine geri dönüyor. İsrail bütün elindeki hava, kara ve deniz gücüne rağmen Filistin halkını evinden ayıramamıştır ve istediği soykırımı gerçekleştirememiştir. Bu başarısızlık, İsrail’in aldığı en büyük yenilgidir” şeklinde konuştu.
‘Türk askeri Gazze’ye girecek mi?’ sorusunu yanıtlayan Caşın, “Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ında dediği gibi: ‘Osmanlı 400 yıl boyunca Filistin’i din, dil ve ırk ayrımı yapılmaksızın yönetti’ cümlesinden yola çıkarak bölge halkının Türk askerleri himayesinde güvende olduğunu gördük. Bugün de Türk askerinin Gazze’ye gireceğini ve oradaki güvenliği sağlayacağını düşünüyorum” dedi.
Dünya basınında her ne kadar bu anlaşmanın daha ön plana çıkan ismi ABD Başkanı Donald Trump gibi gözükse de Cumhurbaşkanımız Erdoğan bu anlaşmanın en büyük aktörüdür ifadelerini kullanan Caşın, “New York’taki toplantıda diğer devletin yanı sıra Trump’ın özellikle Cumhurbaşkanımızın yanında oturması, kamuoyuna; ‘Asıl öncü Recep Tayyip Erdoğan’dır’ mesajını açıkça vermiştir” şeklinde konuştu.
İHA’larımızın, Gazze’ye insani yardım götüren Sumud Yardım Filosuna eşlik ettiğini ve bölgeyi keşfettiğini dile getiren Caşın, “Türkiye gerek kara gücü gerekse hava ve deniz gücüyle Akdeniz’in en büyük ordusudur” dedi.
Ateşkesin kalıcı hale gelmesi halinde Türkiye, uzun yıllar sonra Gazze’de hem diplomatik hem insani hem de muhtemel askerî bir rol üstlenebilir. Bu durum, Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkinliğini artırırken, Filistin meselesinde “barışın garantörü” konumuna gelmesini sağlayabilir.