500 T

GİRİŞ:
2025-09-25
saat ikonu 11:25
|
GÜNCELLEME:
2025-09-25
saat ikonu 11:25

Hattı mı, Paralel Evren mi?

’da yaşayan herkesin bir kere olsun duyduğu, kimilerinin “ben girdim çıktım” diye övündüğü, kimilerinin ise hala içinde mahsur kaldığı bir efsane! 500T otobüs hattı.
Tuzla’dan çıkıyor, Cevizlibağ’a kadar gidiyor. Ama öyle bir gidiyor ki… Yolculuk, zamanın lineer olmadığını kanıtlıyor. Einstein yaşasaydı, görelilik teorisini buradan yazardı :) “500T’ye bin, zamanın nasıl esnediğini gör.”

Düşün, bindin sabah 8’de Tuzla’dan. Yanında suyun var, biraz yiyecek, belki powerbank. Çünkü 500T aslında otobüs değil, modern zamanın hac yolculuğu. İndiğinde başka bir insansın. Orada tanıştığın insanlarla kardeş gibi oluyorsun. Çünkü ortak kader sizi birleştiriyor: .

500T’de yan koltuğa oturan aslında kader ortağın. Bazen hayat hikayeni ona anlatıyorsun. Bazen de sadece omzuna kafanı koyup uyuyorsun. Çünkü biliyorsun: O da senin gibi Tuzla’dan Cevizlibağ’a gidiyor, yani derttaş.
Bir gün biri kitap okuyor, sen de göz ucuyla takip ediyorsun. Belki üç durakta 50 sayfa ilerliyorsun. Bir nevi bedava eğitim gibi, harvard, mit halt etmiş.

500T University of İstanbul

Gerçekten, 500T’den mezun olan insana diploma vermek lazım.
Orada sabretmeyi öğreniyorsun. İnsan ilişkilerini öğreniyorsun. “Hocam bu biraz daha ilerler mi?” diye şoföre yakarırken, aslında toplumla iletişim dersi alıyorsun. Bir noktadan sonra hayatın büyük sırlarını kavrıyorsun. İnmeye çalışıyorsun, kapılar açılmıyor. Hayat da öyle işte, bazen çıkış görünür ama kapı açılmaz.

Bir teyze sana bağırıyor, “Genç adam biraz ilerlesene!” diye. Oysa ilerleyecek yer yok. Bu da iş hayatı gibi: Patron sana “biraz daha çalış” der ama yer yoktur.

Bak, yabancı turistler İstanbul’a geliyor ya, onlara Ayasofya, Galata Kulesi falan gezdiriyoruz. Oysa gerçek İstanbul’u görmek isteyen turistin 500T’ye binmesi lazım. Çünkü orada şehrin her rengini, her kokusunu, her halini görürsün.
Bir gün 500T’yi “city tour” otobüsüne çevirseler şaşırmam.
“Sayın yolcularımız, sağ tarafta üç saattir aynı köprü manzarasını görmektesiniz. Sol tarafta ise sinir krizi geçiren bir beyefendi göreceksiniz. Fotoğraf çekebilirsiniz.”

Otobüs içindeki evren 500T

500T aslında bir otobüs değil, hareket eden bir mahalle. Orada çocuk doğsa şaşırmam. Üniversite sınavına hazırlanan öğrenci ders çalışsa, yanındakiler test çözse, olur. Çay demleyeni bile gördüm diyen var. (Bence şehir efsanesi ama olsun, yakışıyor.)

İnsan burada şunu anlıyor: Biz aslında hepimiz aynı otobüsteyiz. Birimiz biraz daha ileride oturuyor, birimiz arkada. Birimiz ayakta kalıyor, birimiz koltuk kapıyor.

Ama gittiğimiz yol aynı. Hayat = 500T.

500T’de insan kendine çok sorular soruyor: “Ben neden buradayım?”
“Bir gün varacağım yere ulaşabilecek miyim?”
“O boş koltuk gerçekten boş mu, yoksa bir hayal mi?”
O arada şoför aniden frene basıyor, herkes birbirine yapışıyor. Ve sen anlıyorsun! Hayat aslında birlikte düşmemek için birbirine tutunmaktır.

500T Bir Girişim yolculuğu!

Düşünsene, 500T’de girişimciler networking yapmaya başlıyor. Bir gün startupların doğuş hikayeleri şöyle olacak:
“Biz yatırımcıyla tanıştık… evet… 500T’de!”
Ya da politikacılar seçim mitingini burada yapacak:
“Sevgili hemşerilerim, yan koltukta oturan kardeşim…”
Evet abzürt şaka yapıyorum ama neden olmasın! Zaten tüm yenilikler, saçmalıklar bu şekilde ortaya çıkmıyor mu? Size belki şimdi abzürt gelen bu söylemim içim İETT ile "Bir Girişim Yolculuğu" adında startup programı için görüştüm desem...
Kim bilir belki bir gün gerçek olur!

Okul servislerindeki çocukları gençleri ve bu servislerde karanlıkta yola çıkarak okula ulaşmaya çalıştıkları zamanları düşününce okul servislerinin içinde bir sabah etkinliği güzel olmaz mıydı diye çok düşünüyorum. Kaybettikleri zamanda etkinlikler düzenliyoruz biz. Neden olmasın!

Neyse biz yine dönelim 500T efsanesine. Peki ya 500T'den inince...
İndiğinde garip bir boşluk yaşıyorsun. Çünkü bir süre orada hapsolmuşsun, kurtulunca “ne yapacağım şimdi?” diye kalıyorsun. Bazen de bir Stockholm sendromu gibi tekrar binmek istiyorsun. “Ya belki bu sefer hızlı gider?” diye. Gitmez. Ama yine de umutla biniyorsun.

500T, İstanbul’un sadece bir otobüs hattı değil; sabrın, umudun ve kolektif deliliğin sembolü. Binmek cesaret ister, inmek bilgelik.

Ve belki de en önemlisi şu: 500T’de geçirdiğin zaman, aslında hayatın provasıdır. Biraz sıkışırsın, biraz beklersin, biraz gülersin… Sonra bir bakmışsın varmışsın.

Bugün size 500T kafasında seslenmek, ulaşmak istedim zira 500T'yi aratmayacak bir otobüste 500T'yi anarak kaleme aldım bu yazıyı.
Her yolculuk biraz girişim kokar, onun içine inovasyon ve hayal gücü katmak sizin elinizde.
E biraz da şoförün ayağında diyelim :)