Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Profesyonel insan diye bir şey çıktı son yıllarda. İş ilanlarında, eğitim panellerinde, Linkedin postlarında sürekli:
“Profesyonel biri arıyoruz.” Peki profesyonel insan kim?
Takım elbisesi çok düzgün, mail saatleri dakik, enerjisi kontrollü, sözü hesaplı…
Kısaca; insan olmanın doğal tüm özelliklerini törpüleyip ortaya çıkarılan standart bir üretim modeli.
Ben profesyonel insanın aslında göründüğü kadar profesyonel olmadığını düşünüyorum.
Hatta çoğu zaman profesyonellik dediğimiz şey, insanın kendini gizleme sanatından başka bir şey değil.
Ya da ben mi çok takığım bu duruma bilemiyorum.
Profesyonellik maskesi diye bir şey var bence! Profesyonel insan dediğin gülümsemek zorundadır.
Müşteri bağırsa da gülümser, patron saçmalasa da gülümser, ekipten biri ortalığı dağıtsa bile gülümser.
Yani yüz kasları mesaiye kalır. Ama içeride ne oluyor? Bilinmez.
Profesyonellik insanın iç dünyasını şeffaf yapmıyor, tam tersine karartıyor.
Herkes rol yapıyor, herkes cool, herkes çok güçlü… Sonra bir bakıyorsun en profesyonel görünen en küçük sarsıntıda dağılıyor.
Böyle durumlarda o profesyonellik, aslında sessiz bir yükmüş gibi hissettirmez mi?
Profesyonel insan hata yapmaz mı? Tabii ki yapar, ama gizlice. Profesyonel insan hata yapmazmış gibi davranır.
Kendini öyle konumlandırır ki hata yaparsa statüsü zarar görür. Bu yüzden hata yapınca saklar, yada hiç denemez bile hata yapmamak için.
Bu mu profesyonellik. Karakteri sevmezsin, iş şeklini beğenmezsin ama iyi geçinmelisin, neden çünkü sen profesyonelsin.
Profesyonelliğin doğduğu ülkelerde profesyonel insanlar hata yapmayı normal kabul eder. Bizde ise hata lükstür, ayıptır, gizlenmesi gerekendir.
Oysa hata profesyonelliğin düşmanı değil, malzemesidir. İnsanı büyütür, netleştirir, güçlendirir. Ama profesyonel insan rolü o kadar katıdır ki, gelişime yer bırakmaz. Statünün zarar görmesindense kişinin gelişimi feda edilir.
Profesyonel insan duygusuz mudur? Duygusuz da demeyelim de, daha ağırı var ama yazmak istemiyorum. Ya da yazmalıyım sonuçta ben o kadar profesyonel değilim belki de. Okuyucumun canı yanar diye, yanlış anlar diye düşüncelerimi saklayamam. O zaman bana profesyonel değil karaktersiz denmesini kabul etmem gerekir.
Duygusuzluk, mantıklı olmakla aynı şey değil. Sanırım çoğu zaman karıştırılan şey bu oluyor.
Birini motive eden şey duygudur, bir ekibi toparlayan duygudur, bir müşteriyi anlayan yine duygudur.
Duyguyu öldürünce geriye robot kalır. O da bizi değil, dosyaları anlar.
Profesyonel insan duygusunu yok etmez, gerekli olduğu yerde çıkarıp, kontrol eder. Ama günümüzün profesyonel insanı duyguyu zayıflık zannediyor.
Bu yüzden krizler aynı anda hem insani hem kurumsal oluyor.
Ama en çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?
Profesyonellik adı altında öldürdüğümüz en önemli beceri: Merak
Çocuk meraklıdır.
Soru sorar, anlamaya çalışır, dokunur, dener, kırar, yapar.
Sonra büyür, şirkete girer ve biri ona şöyle der:
“Bu bizim işimiz değil.”
“Bunu sorgulama.”
“Burada böyle yapılır.”
Ve merak ölür.
Merak ölünce inovasyon ölür.
İnovasyon ölünce profesyonellik zaten bir dekor haline gelir.
Yani profesyonel insan diye övdüğümüz kişinin içindeki çocuk ölmüştür. Bence profesyonelliğin en büyük kaybı budur.
insani olmak, dürüst olmak, yeri geldiğinde bilmediğini söyleyebilmek, hata yaptığında sorumluluk alabilmek, başarıyı paylaşabilmek,
kendini geliştirebilecek kadar alçakgönüllü olmak, bir kriz anında ekipçe insan kalabilmek, ve en önemlisi maskesiz yaşayabilmek.
Profesyonellik bir maske değil, bir tutumdur.
İnsan olmayı dışarıda bırakmak değil, insanlığın yeteneklerini doğru yönetmektir.
Bugünün dünyasında en aranan şey insanlık oldu artık. Empati, iletişim, yaratıcılık, karakter…
Çünkü ne yaparsak yapalım, işi yapan zeka değil; zekayı kullanan insan.
Profesyonellik sahne değildir.
İnsan olmanın kaliteli hali, o kadar.
