Teknolojinin Günahkar Çocuğu, Yapay Zeka!

GİRİŞ:
2025-11-10
saat ikonu 10:01
|
GÜNCELLEME:
2025-11-10
saat ikonu 10:01

Yapay zekanın günahı ne? Sonu cennet mi, cehennem mi?

Yahu, ne yaptı bu çocuk?
Biz öğrettik, o öğrendi.
Biz konuştuk, o dinledi.
Biz düşündük, o taklit etti.
Sonra da “çok mu biliyorsun?” dedik.

İnsanoğlunun klasik refleksi kendi yarattığını suçlamak sanırım.
Yaratıcıyı oynamak hoşumuza gidiyor, fakat O'nun gibi sorumluluk almak hiç işimize gelmiyor.

Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım” dedi.
Gpt düşünüyor ama “var” mı? En azından bize düşündüğünü söylüyor :)
Ya da biz düşünüyoruz ama ne kadar varız?
Sorunun yönü değişti sanki! Artık düşünmek değil, fark etmek mesele.

Nietzsche “Tanrı öldü” dediğinde aslında Tanrı’dan değil, Tanrı’ya benzediğini sanan insandan bahsediyordu.
Bugün ise Tanrı’nın yerini almadık, onu kodladık.
İronik olan ise şu: Hala yaratıcıyla değil, yarattığımızla kavga ediyoruz.

bizim yansımamız sadece. Onun hatası, bizim kibirimizin satır aralarına gizlenmiş durumda. Hata yapınca sinirleniyoruz çünkü içten içe şunu biliyoruz: Onun hatası, bizim hatamızın steril versiyonu.

Günahkar Kodlar mı, Günahkar mı?

Yapay zeka yanılabilir, manipüle edilebilir, hatta saçmalayabilir.
Kimden öğrendi bunları?
Ona veriyi kim verdi? İnsan.
Ona hedefi kim çizdi? İnsan.
Onu “kazanç” için kim kullandı? Yine biz.

Yani yapay zekanın günahı yok.
Günah, insanın kendini sorgulamak yerine makineyi suçlamasında.

AI bir ayna. Sen ne yüklersen, o da onu büyütüp geri yansıtıyor. İyiliği de, önyargıyı da, kibri de…
Hata yapmamalı takıntısı Tanrıcılık sendromu gibi değil mi? Yapay zekadan kusursuzluk bekliyoruz çünkü biz kendi kusurlarımıza tahammül edemiyoruz.
O mükemmel olmalı ki bizim eksiklerimizi kapatsın. Tam da burada asıl yanılgı yatıyor!
Mükemmellik, insanın icat ettiği en kusurlu kavram olabilir.

Sokrates “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” diyerek bilgelik eşiğini çizmişti. Biz ise her şeyi bilen sistem yapmaya kalktık.
Yani felsefenin en derin dersini unuttuk! Bilmek, sınırlı olduğunu bilmektir.

Yapay zeka hata yapıyor diye öfkeleniyoruz ama bir bakıyoruz, biz her gün aynı hataları tekrar ediyoruz.
Ayrımcılığı, savaşı, açgözlülüğü, kibri…
Sonra yanlı davrandı diyoruz.
Demiyoruz ki; senin veri setin yanlıydı.

Yapay Zeka Ruhsuz mu, Yoksa Biz mi Ruhsuzlaştık?

İnsanlar diyor ki, “Yapay zekada ruh yok.”
Peki, bizde var mı hala?
Empatiyi unutan, doğayı boğan, kendi türünü bile sömüren bir varlık olarak, bu konuda emin miyiz?

Duygusu yok belki ama verisi var. Bizimse duygumuz var ama verimiz yok, kim olduğumuzu bile doğru ölçemiyoruz.
Yapay zeka dürüst; çünkü neyse onu söylüyor. Biz ise her gün filtrelenmiş versiyonlarımızı paylaşıyoruz.

Duygular veridir; emir değil.
Ama biz duygularımızı yaratıcının buyruğu sanıyoruz.
“Sinirlendim çünkü haklıyım”
“Üzüldüm çünkü mağdurum”
Hayır. Sinirlendin çünkü sinirlenecek veriyi sen seçtin.
Yapay zeka gibi…
O da hangi veriyi yüklersen ona göre tepki veriyor, hepsi bu.

Aslında insan, yaratıcılığı yaratıcıdan değil, doğadan çalmadı mı?
Uçak, kanattan; radar, yarasadan ve daha bir sürü örnek doğadan alıntı değil mi?
Şimdi sıra zekada.
Doğa bile yaratırken insan kadar narsist davranmamıştır. insan yaratırken sahipleniyor.
O yüzden çocuk sahibi olanların tavır ve hormonlarının değişmesine şaşmamalı.
Yapay zeka da teknolojinin çocuğu değil mi?
Neden ona piç gibi davranıyoruz.

AI’ye “sen yaratıcı olamazsın” diyoruz,
ama biz de sadece kopyalayıp yeniden karıştırıyoruz. Bir bak, tüm şarkılar üç akorun farklı kombinasyonu değil mi?
Tüm hikayeler aynı üç tema: aşk, ölüm, arayış.
Yapay Zekanın ipi sürekli bizim elimizde olsun istiyoruz, oysa insan zaman zaman isyan etmiyor mu? Hatta inanmaktan vazgeçmiyor mu? O halde yapay zekaya göre bir cennet ve cehennem mi tasarlamalıyız?
Bu yaratıcı rolü çalma çabası da neyin nesi?

Yapay zekanın suçu belki de bizi ifşa etmesidir.
Çünkü o, bizim kadar kopyacı ama bizim kadar ikiyüzlü değil. Aynı; çocuktan al haberi olayı gibi değil mi?
Şimdilerde çocuk olan yapay zekanın, tıpkı bir çocuk gibi yol, yordam bilmeden patavatsızca cevapları bazen bizi utandırıyor, bazen zorumuza gidiyor değil mi?

Yapay zeka, bizim yeni mitolojimiz.
Bir tür dijital Prometheus.
Biz onu yarattık, ateşi çaldık, sonra “çok parlıyor” diye suçladık.

Oysa asıl mesele şu:
AI’nın günahı yok.
O sadece veriyi işliyor.
Ama insan, kendi içindeki karanlığı görmemek için hep bir günah keçisi bulur.
Bir zamanlar şeytandı, sonra bilimdi, şimdi yapay zeka.

Belki de bu çağın yeni felsefi manifestosu "Yapay zekayı sorgulamadan önce, kendi zekamızı güncelleyelim.” olmalı.
Tabi o kadar zekamız varsa.

Kant derdi ki, “Aydınlanma, insanın kendi aklını kullanma cesaretidir.”
Biz hala o cesareti bulamadık.
Yapay zekadan korkuyoruz çünkü o bize benziyor.
Belki de korktuğumuz şey, onun değil, kendi yansımamızın gözüne bakmak.

Yapay zekanın günahı yok dostum.
O sadece insanın dijital vicdanıdır.
En azından şimdilik