Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Bazı teknolojiler vardır; ilk çıktığında 'aman ne gereksiz şey bu ya' denir. Sonra bir süre ortadan kaybolur, hatta gömülür. Ama bir gün yeniden karşımıza öyle bir şekilde çıkar ki, hepimizi ters köşe yapar. İşte ben buna çifte kavrulmuş teknolojiler diyorum. İlk seferinde tutmaz ama ikinci seferde tadından yenmez.
Düşünsene, tarih boyunca kaç tane böyle hikaye var. İnsanlık bazen fazla erken davranıyor, bazen de fazla kör. Teknolojiye şans tanımıyoruz, ama o küllerinden doğup ikinci raunda çıkınca ringi alıyor.
Mesela çok da geçmiş olmayan bir tarihten örnekler verelim, o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.
Apple, 1993’te Newton isimli PDA cihazını çıkardı. Kalemle yazı yazıyorsun, not tutuyorsun, aslında bugünkü İpad'in atası. Ama millet dalga geçti, yazıyı doğru düzgün tanıyamıyordu, pahalıydı, kaba saba bir tasarımı vardı. Kısaca çöp dediler.
Aradan yıllar geçti. 2010’da Steve Jobs sahneye çıktı ve İpad'i tanıttı. O gün o salonda bir anda tarihin en büyük ters köşesi yaşandı. Çünkü 17 yıl önce gömülen fikir, internetin ve dokunmatik teknolojilerin gelişmesiyle yeniden kavrulmuştu. Bugün İpad kullanmayan çocuk bile yok. Newton? Tarihin tozlu rafında. Ama fikrin ruhu, ikinci şansını buldu.
Elektrikli arabalar aslında 1800’lerin sonlarında vardı. Hatta 1900’lerde Amerika’daki arabaların üçte biri elektrikliydi. Ama içten yanmalı motorlar daha ucuz ve pratikti. Elektrikli arabalar birinci raundu kaybetti, hem de nakavtla. 1990’larda General Motors, EV1 diye bir elektrikli araba yaptı. Kullanıcılar bayıldı ama şirket birden programı iptal etti. Arabaları toplatıp hurdalığa yolladılar. O günün aktivistleri hala “Who Killed the Electric Car?” diye sorar.
Sonra sahneye Tesla çıktı. Elon Musk ve tayfası bu çöpe atılmış fikri aldı, çifte kavurdu, üzerine sosunu döktü. Bugün elektrikli arabalar sadece gelecek değil, devlet politikası haline geldi. Yani zombi geri döndü, hem de dünyayı değiştirmek için.
90’larda sanal gerçeklik gözlükleri vardı. Hatta Sega ve Nintendo bile kendi VR cihazlarını çıkardı. Ama çözünürlük berbattı, kafanda kocaman bir tost makinesi taşımak gibiydi, baş ağrısı yapıyordu. Kimse de gelecek burada diyemedi.
2012’de Oculus sahneye çıktı. Bu kez grafikler iyiydi, internet hızlanmıştı, oyun ekosistemi hazırdı. Meta (Facebook) milyar dolarlık yatırımla işi sahiplendi. Artık VR, sadece oyun değil, iş toplantısı, eğitim, terapi, hatta uzaktan ameliyat için bile kullanılıyor. 90’ların komik oyuncakları, 2020’lerde dünyanın ciddi araçlarına dönüştü.
Aslında yapay zeka lafı 1950’lerde vardı. 60’larda bir heyecan, 80’lerde uzman sistemler, sonra bir sessizlik. AI kışı dediler. Çünkü bilgisayarlar yavaş, veri yok, işlem gücü yetmiyor. Sonra bir gün internet sayesinde milyarlarca veri, ucuz işlem gücü ve gpu'lar birleşti. ChatGPT, Midjourney, Copilot, hepsi aynı anda hayatımıza daldı. İnsanlık ya bu da mı gol değil? dedi. Hatta öyle gol oldu ki, yazılımcılar bile “bitiyoruz galiba” diye paniklemeye başladı. 70 yıllık hayal, çifte kavrulunca en büyük dönüşüm hikayesine dönüştü.
90’larda dronelar oyuncak gibi görülüyordu. Küçük helikopter işte, ne yapacaksın? deniyordu. Ama çifte kavrulmuş teknolojilerde işler böyle olmuyor. Bugün dronelar tarımda ürün ilaçlıyor, kargo taşıyor, film çekiyor, savaşta orduların kaderini değiştiriyor. Bir zamanlar hobi olan şey, şimdi devletlerin stratejik gücü.
Bu hikayelerin ortak noktası şu: teknoloji bazen yanlış zamanda doğuyor. Yani fikir doğru, ama dünya hazır değil. İnternet yokken sosyal medya olmazdı. Pil teknolojisi zayıfken elektrikli araba hayal olurdu.
Ama fikir ölmez. Bekler. Uygun zemin oluşunca, biri çıkar 'dur yahu, bu iş şimdi olur' der. Ve olur. İşte o yüzden, bugün 'bu fikir saçma' dediğimiz her şey aslında yarının unicornu olabilir. Çöpe attığımız girişimler, gelecekte bir gün geri dönüp bizi tokat gibi şaşırtabilir.
Bugün baktığında, metaverse hala sallanıyor. Kripto para herkesin ağzında ama bir o kadar da tartışmalı. Kuantum bilgisayarlar ise hala uçuk bilim kategorisinde. Belki bunlar da şu anda başarısız görünüyor. Ama kim bilir, 10 yıl sonra 'çifte kavrulmuş' olarak geri dönüp hayatımızı altüst edecekler.
O yüzden erken gömmeyelim. Teknoloji biraz Türk kahvesi gibidir: bir kere kavrulur, olmaz. İkinci kavrulmada ise tadına doyulmaz.