Türkiye’nin Yükselişinde Liberal Politikaların etkisi

GİRİŞ:
2025-02-03
saat ikonu 08:34
|
GÜNCELLEME:
2025-02-06
saat ikonu 22:41

Geçmişte Türkiye’nin modernleşme serüveni özellikle, liberal politikaların gücüyle şekillendi. Ekonomiden hukuka, toplumsal yaşamdan dış politikaya kadar atılan her ileri adımda bireyin özgürlüğünü ve piyasanın dinamizmini merkeze alan yaklaşımlar belirleyici oldu. Bugün ekonomik istikrarsızlık ve demokratik gerilimlerle mücadele eden Türkiye’nin, geçmişteki başarılarını hatırlayarak bu mirası yeniden sahiplenmesi gerekiyor.  

Özgürlükçü Reformların İlk Adımları 

1839 Tanzimat Fermanı, Osmanlı’nın klasik devlet anlayışını değiştirerek mülkiyet hakkını güvence altına aldı, ticareti serbestleştirdi ve yabancı yatırımlara kapı açtı. İzmir ve İstanbul gibi liman kentleri, küresel ticaretin önemli durakları haline geldi. Osmanlı’nın, herkesin kanun önünde eşit olduğu prensibiyle bireyi keyfi yönetimden korumaya yönelik attığı bu adımlar, liberal politikaların ilk kıvılcımlarıydı.  

Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise özgürlükçü reformlar hız kazandı. 1926’da kabul edilen Medeni Kanun, kadın-erkek eşitliğini hukuken güvence altına alırken, özel mülkiyet haklarını güçlendirdi. 1927’de yürürlüğe giren Teşvik-i Sanayi Kanunu, girişimciliğin ve özel sektörün önünü açarak, Türkiye’nin sanayileşme sürecine ivme kazandırdı.  

1930’larda kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, sadece siyasi değil, ekonomik özgürlüğün de yolunu açtı. Kadınların ekonomiye katılımı, sanayileşme ve girişimcilik açısından büyük bir dönüşüm başlattı. Bu dönemde eğitim alanında yapılan reformlar ve Avrupa’dan gelen bilim insanlarının katkıları, Türkiye’de akademik özgürlüğün ve bilimsel ilerlemenin temelini attı.  

Özal Reformları ve Türkiye’nin Serbest Piyasa ile Buluşması  

1980’lerde Turgut Özal’ın liderliğinde uygulamaya konulan reformlar, Türkiye’yi küresel ekonomiye entegre etti. İhracata dayalı büyüme modeli, özelleştirmeler ve yabancı sermayenin teşviki, ekonomide büyük bir dönüşüm yarattı.  

İhracat patlaması: 1980’de sadece 2.9 milyar dolar olan ihracat, 1990’da 13 milyar dolara ulaştı.  

Anadolu Kaplanları: Küçük ve orta ölçekli işletmeler, serbest piyasa ekonomisinin sunduğu fırsatlarla uluslararası arenaya açıldı.  

Özel televizyon ve radyo: Kanallarının yaygınlaşması, ifade özgürlüğünün genişlemesine olanak tanıdı.  

Bu dönemde liberal politikalar, yalnızca ekonomik büyümeyi değil, bireysel hak ve özgürlüklerin genişlemesini de sağladı.  

Avrupa Birliği Süreci  

Türkiye’nin 1999’da Avrupa Birliği aday ülke statüsü kazanması, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanında önemli reformları beraberinde getirdi. İdam cezasının kaldırılması, azınlık vakıflarının mülkiyet edinme haklarının tanınması ve sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde atılmış önemli adımlardı.  

AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının (1996) imzalanması, Türkiye’nin Avrupa ile ticaret hacmini 10 yıl içinde üç katına çıkardı. Otomotiv ve tekstil sektörleri, küresel rekabette daha güçlü bir konuma yükseldi.  

Liberal Politikalarla Ekonomik ve Demokratik İstikrar Mümkün mü?  

Türkiye bugün enflasyon, işsizlik ve demokrasi açığı gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya. Çözüm yine serbest piyasanın gücüne ve hukuk devletinin sağlam temellerine dayanıyor.  

Ekonomik Özgürlük: Yatırımcı güvenini artırmak için piyasa mekanizmalarının şeffaf ve öngörülebilir olması gerekiyor.  Burada devletlerin rolü dizayn değil, sadece kontrol olmalıdir. Ekonomik gelişim kendi kanalında akan su gibi kendi yolu çizilmiş ama önüne setler çekilmemiş olmalıdır. Baraj kurdugunuzda sular birikir ama bir yerlerde kuraklık muhakkak olacaktır.

Hukuk Reformu: 
Yargı bağımsızlığı ve mülkiyet haklarının korunması, sürdürülebilir ekonomik büyümenin olmazsa olmazıdır. Bu konuda Kamuoyu her zaman dinç kalmalıdır.

Eğitimde Çoğulculuk: Ezberci sistem yerine, eleştirel düşünmeyi teşvik eden bir eğitim modeli benimsenmelidir. Ne yazık ki üniversitede çalışan bir akademisyen olarak halen bir çok akademisyenin post modern eğitim politikalarına çok uzak ve bu politikalardan bi haber olduklarını görmek beni ziyadesiyle üzüyor.

Örneğin, Türkiye’nin turizm sektörü, 2000’lerde vize kolaylıkları ve altyapı yatırımları sayesinde büyük bir ivme kazandı. Bu, liberal politikaların somut bir başarısıydı. Bu eğitim dahil bir çok alanda farklı şekilde uygulanabilir.

Liberalizm, Batılılaşma mı?

Liberal politikalar, evrensel değerlerin yerel kültürle uyumlu şekilde benimsenmesini gerektirir. Örneğin, Osmanlı döneminde farklı etnik ve dini grupların ekonomik faaliyetlere katılımı, İstanbul’u bir finans merkezi haline getirdi. Cumhuriyet döneminde Nuri Demirağ gibi girişimciler, tamamen özel girişimlerle sanayi yatırımları yaptı. Liberalizm, kimliği silmek değil, bireylerin potansiyelini ortaya çıkarmaktır.  

 Türkiye’nin Geleceği Liberal Politikalarla Aydınlanır mı?  

Cevap: evet. Çünkü Türkiye tarihinin en zorlu dönemlerini bile bireysel özgürlükleri ve serbest piyasayı temel alan politikalarla aşmayı başardı. Bugün de ekonomik istikrar ve demokratik ilerleme için şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve inovasyona dayalı bir yaklaşım şart. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e, Özal’dan günümüze kadar süregelen liberal reformlar, Türkiye’nin geleceğini şekillendirmeye devam edebilir.  

Yeter ki geçmişten ders alalım ve cesur adımlar atalım.