Ajan Avı ve “Tersiz Türkiye”: MİT’in Sessiz Alarmı

GİRİŞ:
2025-08-03
saat ikonu 17:02
|
GÜNCELLEME:
2025-08-03
saat ikonu 17:02

İstihbarat savaşlarının en kanlısı günümüzde, hiç kurşun sıkılmadan yaşanıyor. Görünmez cephelerde, devletlerin kaderi kılıçlarla değil, gizli ağlarca çiziliyor. Tarih, bu gerçeği defalarca yüzümüze vurdu. Osmanlı’nın son yüzyılına bakın; cephelerde kazandığı savaşların yanında içeriden kaybettiklerinin bedelini ağır ödedi. İngilizlerin Arap Yarımadası’nda kurduğu gizli ağlar, Lawrence’ın altın ve vaatlerle devşirdiği kabileler, savaş meydanına çıkmadan büyük bir ihanetle Osmanlı’yı içeriden parçaladı. Çöküşün en keskin darbeleri işte o gün, zihinsel işgal başladığında geldi. Bugün MİT’in “İsrail-İran modelini Türkiye’ye uyarlama” uyarısı, o tarihî dersin yeniden hatırlanmasıdır.

İran’daki tablo bize modern zamanların casusluk tekniklerini tüm çıplaklığıyla gösteriyor. İsrail’in yıllar içinde kurguladığı ağ, sadece ajan yerleştirmekle sınırlı kalmadı; toplumsal fay hatlarını derinleştirdi, ekonomik kırılganlıkları kaşıdı, etnik ve mezhepsel ayrılıkları bir silah gibi kullandı. Kritik devlet görevlilerine, medya ve sivil toplum ağlarına sızıldı. “Sahte suikast” haberleriyle halkın güveni sarsıldı, toplum korkuya teslim edildi. Hiçbir füze atılmadı ama bir ülke adım adım içeriden vuruldu. Bu, yeni nesil hibrit savaşın en görünmeyen, en yıkıcı haliydi.

MİT Akademisi’nin analizinde geçen “Tersiz Türkiye” kavramı, işte bu görünmez savaşa karşı kurulacak milli kalkanın adıdır. Çünkü Türkiye yalnızca fiziki sınırlarını değil, zihinsel ve duygusal sınırlarını da korumak zorunda. Selçuklu döneminde Batinî hareketler, Osmanlı’da dış destekli iç isyanlar, 19. yüzyılda parçalanan Balkanlar… Tarih boyunca Türk devletlerinin çöküşünü hazırlayan her girişimin ilk adımı “içeriden devşirme” oldu. Bugün düşmanın yöntemi değişti, ama hedef aynı: Kardeşi kardeşe düşürmek, güveni çalmak, bir milleti kendi elleriyle parçalatmak.

Dijital çağ bu savaşın silahlarını daha sinsi kıldı. Sosyal medya üzerinden yayılan manipülasyonlar, sahte suikast haberleri, kurgulanmış fotoğraflar ve videolar, bir ülkenin dokusuna işleyen zehirli sarmaşıklardır bugün … Birkaç saat içinde bir milletin psikolojisini alt üst edebiliyor. Artık savaş meydanında ordu yok; savaş, ekranlardan, telefonlardan, zihnin en kuytu köşelerinden yürütülüyor. Ve bu savaşın kaybedilmesi, toprak kaybından daha ağır bir yenilgi demektir.

“Tersiz Türkiye” sadece MİT’in değil, tüm milletin projesi olmak zorunda. Çünkü bu model, yabancı servislerin içeride boşluk bulmasını engelleyecek bir milli güvenlik ekosistemini ifade ediyor. Bunun temelinde üç sac ayağı var: birlik ve kardeşlik duygusunun güçlendirilmesi, ekonomik-sosyal reformlarla kırılganlıkların azaltılması, dijital bilinç ve stratejik farkındalıkla psikolojik harp saldırılarına karşı kalkan oluşturulması.

Tarih bize bir gerçeği tekrar tekrar hatırlattı: Çin Seddi’nin devasa taşları Moğolları durdursa da içeriden bir ihanet kapıları açtı. Osmanlı’yı parçalayarak Sevr masasına oturtan İngiliz planlarının en büyük gücü, orduları değil, içerdeki devşirmelerdi. Bugün Türkiye aynı oyunun farklı maskelerle yeniden sahnelendiği bir dönemin eşiğinde.

MİT’in uyarısı, sadece istihbarata değil, toplumun her kesimine yapılan bir çağrıdır: Bu toprakların geleceğini korumak, sadece sınırlarımızı değil, aramızdaki güveni de korumaktan geçiyor. Eğer millet, birliğini ve akıl sağlığını kaybederse, en güçlü ordular bile o kaybı telafi edemez. Bu yüzden düşmanla savaşmak artık yalnızca cephede değil, her hanede, her okulda ve dijital ekranda yürütülmek zorunda.

Ve unutmayalım: Tarih, içeriden yıkılan devletlerin yasını tutarken hep aynı cümleyi bize hatırlatır; “Onlar savaşta değil, birbirine sırtını döndüğünde yenildi.” Türkiye, kendi yüzyılında bu hatayı tekrarlamayacak kadar büyük bir akla, köklü bir hafızaya ve yeniden dirilmiş bir milli bilince sahiptir. “Tersiz Türkiye” işte bu bilincin yeni adı, yarının güvenliğinin teminatıdır.