Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Tarih sahnesinde bazı kelimeler vardır ki, zamanla birlikte eskimez; bilakis milletlerin vicdanında kök salar. “Vatan”, “millet”, “istiklal” gibi kavramlar da işte bu ölümsüz kelimelerdendir. 11 Kasım 2025’te TBMM kürsüsünden yükselen Devlet Bahçeli’nin sesi, bu kelimelerin taşıdığı anlamın hâlâ diri olduğunu hatırlattı.
Bahçeli, her zamanki gibi konuşmasının merkezine Atatürk’ün fikir mirasını yerleştirdi. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin haysiyetidir, Türk milletinin hürriyet meşalesidir” derken, ideolojik kısır çekişmelerin çok ötesine uzanan bir tarih bilincine vurgu yaptı. Çünkü Türk milliyetçiliği, sadece bir kimlik değil, milletin onur kodudur. Bu onur kodu, Şişli’deki o mütevazı pembe binadan Samsun’un rüzgârına karışan bir iradenin adıdır.
Bahçeli’nin “Atatürk yok sayıldıkça çoğalacak, saldırıya uğradıkça milli gönüllerde çağlayacaktır” sözleri, aslında tarihsel bir hakikatin de ifadesiydi. Çünkü inkâr edilen her değer, milletin vicdanında daha gür bir yankıya dönüşür. Kocaeli Müftülüğü’nün 10 Kasım’da okutulan Mevlid-i Şerif kararını takdirle anması da inançla milliyetin aynı potada yoğrulabileceğinin sembolik bir göstergesiydi.
Anadolu’nun Kalbinden Yükselen Siyaset
Bahçeli’nin konuşmasında dikkat çeken bir diğer başlık, “Hayırlı Günler Komşum” ziyaretleriyle Anadolu’ya yönelen parti faaliyetleriydi. “Anadolu her şeyin şahididir” cümlesi, sadece bir siyaset stratejisini değil, bir medeniyet tasavvurunu da dile getiriyor. Ziya Gökalp’in “halka doğru” ilkesiyle başlayan bu yöneliş, Tanzimat’tan bu yana aydınla halk arasındaki mesafeyi kapatma gayretinin güncel bir devamı olarak okunabilir.
Bugün Anadolu’yu karış karış dolaşan bir hareketin, “işleyen demir paslanmaz” sözüyle tarif ettiği dinamizm; sadece seçim hazırlığı değil, milletin nabzını tutan bir kültürel diriliş işaretidir.
Birlikten Doğan Güç: Azerbaycan-Türkiye
Bahçeli’nin grup konuşmasında Karabağ Zaferine ve Azerbaycan’la kardeşliğe geniş yer ayırması, Türk Devri’nin ruhunu yansıtan bir başka eksendi. “Bir millet, iki devlet” anlayışı artık sadece diplomatik bir slogan değil, ortak kaderin siyasal adıdır. 8 Kasım Zafer Günü ve 9 Kasım Bayrak Günü vesilesiyle “Azerbaycan-Türkiye” dizeleriyle anılan Bahtiyar Vahapzade’nin şiiri, Türk dünyasının gönül haritasını yeniden çiziyor.
Türkiye’nin çok boyutlu dış politikası, Bahçeli’nin ifadeleriyle “Türk Devri”nin kapısını aralıyor. Gazze’den Karabağ’a, Afrika’dan Ukrayna’ya kadar uzanan adalet merkezli diplomasi, Türk devlet aklının tarihsel devamlılığını temsil ediyor.
Terörsüz Türkiye İradesi
Konuşmasının en etkili bölümlerinden biri de kuşkusuz “Terörsüz Türkiye” vurgusuydu. Bahçeli’nin, siyaset sahnesindeki “Babil nasihatçileri”ne yönelik çıkışı, sadece polemik değil; ahlaki bir uyarıydı: Laf kalabalığıyla değil, şuurla siyaset yapma çağrısıydı.
“Zekânın sınırları vardır ama geri zekâlılıkta hiçbir eşik yoktur” ifadesi, siyasette samimiyetsizlikle mücadele eden bir liderin tepkisini yansıtıyordu. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi’nin varlık nedeni, “çok bilmek” değil, “çok inanmak, çok çalışmak, çok sevmek”tir.
Türk Asrı’nın İnşası
Bahçeli’nin konuşması, sadece günü değil, geleceği hedef alıyordu. “Cumhurun kaderi Cumhuriyetin kaderidir” diyerek, Türk siyasetinde Cumhur İttifakı’nın metafizik anlamını tanımladı. Bu cümle, bir ittifakın değil, bir kader birliğinin özetidir.
Türk milleti iki yüz yıldır her türlü baskıya, dayatmaya, ambargoya direndi. Ama hiçbir zaman umudunu kaybetmedi. Bu milletin tarihi, çorap gibi sökülen sömürge planlarının, kumdan kaleler gibi yıkılan emperyal oyunların tarihidir. Bahçeli’nin dediği gibi: “Bir günümüzü boş geçirmeyeceğiz. Bir günümüzün diğeriyle eşit olmasına göz yummayacağız.”
Bugün Türkiye, imanla, sabırla ve kararlılıkla örülen bir kozanın içinden kendi yeniden doğuşuna hazırlanıyor. Ve bu doğuşun adı bellidir: Türk Asrı.
Sonuç olarak, 11 Kasım 2025’teki o grup konuşması, yalnız bir siyasi beyan değil; devlet aklının, tarih bilincinin ve milli şuurun yeni yüzyıldaki yankısıdır.
Cumhurun kaderi Cumhuriyetin kaderidir,
ve o kader, Türk milletinin elindedir.
