Devlet Hiçbir Manipülasyona Geçit Vermez

GİRİŞ:
2025-08-08
saat ikonu 08:59
|
GÜNCELLEME:
2025-08-08
saat ikonu 08:59

Bugün , yalnızca coğrafi sınırlarını değil; güvenliğini, eğitimini, liyakatini ve gelecek nesillerini de korumak zorundadır. Günümüzde çağın tehditleri artık yalnızca terörle, mermiyle, füze sistemleriyle gelmiyor. Yeni savaş alanları; dijital ağlar, akademik unvanlar ve sahte belgeler üzerinden şekilleniyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinasyonunda başlatılan ve bir üniversite ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun () dikkatiyle harekete geçen operasyonu, işte bu yeni nesil tehditlerine karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin verdiği net ve kararlı bir cevaptır.

Ancak ne zaman devlet bir temizlik hareketine girişse, o bilindik çevreler hemen devreye giriyor. Bu çevreler suçu değil, suçu ortaya çıkaranları hedef alıyor. Sosyal medyada organize şekilde yürütülen kampanyalar, sahte akademisyenlere değil, onları ortaya çıkaran savcılığa, BTK’ya, YÖK’e yöneliyor. Niyet belli: Devleti töhmet altında bırakmak, kurumlara olan güveni sarsmak, milletin zihnine kuşku tohumları ekmek.

Oysa Türkiye, bu süreci bir hukuk devleti refleksiyle yürütmüştür. Hiçbir belge kulak arkası edilmemiş, hiçbir şüpheli bilgiye “küçük mesele” denmemiştir. Sözde akademik unvanlar, sahte diplomalarla alınmaya çalışılmış, ancak kurumların eşgüdümü sayesinde daha sistemleşmeden engellenmiştir. Bu, devletin kripto yapılara karşı ne kadar diri, ne kadar teyakkuzda olduğunun göstergesidir.

Sahte diplomalarla devleti ele geçirmeye çalışan bu yapılar yalnızca bireysel menfaat için değil, çok daha büyük bir planın taşeronları olarak hareket etmektedir. Bu operasyonu “basit bir sahtecilik vakası” olarak okumak, devletin hafızasına haksızlık olur. Çünkü bu vakalar, yalnızca bir üniversitenin ya da bir kişinin hatası değil; Türkiye'nin bağımsızlık, egemenlik ve güvenlik alanlarına sızma girişimidir.

Bugün diploması sahte olanın yarın sadakati de sahte olur. Yarın bilime, yargıya, bürokrasiye, hatta orduya bile sahte bilgiler, sahte aidiyetler üzerinden sızmak isteyen yapılar çıkabilir. Devletin bu tür yapılarla mücadelesi yalnızca bir adli süreç değil, bir milli güvenlik refleksidir.

Sürecin en dikkat çekici yönlerinden biri ise şudur: Operasyon başarıyla yürütülmüş, ilgili kurumlar tam bir eşgüdüm içinde hareket etmiş ve kamuoyu düzenli olarak doğru bilgilendirilmiştir. BTK, Adalet Bakanlığı, İçişleri, YÖK, ÖSYM ve diğer tüm kurumlar tek bir devlet aklıyla hareket etmiş, bilgi karartılmadan, adalet duygusu gölgelenmeden süreç şeffaflıkla ilerletilmiştir.

Peki bu tablo kimi rahatsız etmiştir?

Cevap net: Devleti zayıf göstermek isteyen çevreler, sahte düzeni sürdürmeye alışmış yapılar ve Türkiye’nin “temizlenmesini” istemeyen iç ve dış odaklar.

Unutulmamalıdır ki Türkiye artık eski Türkiye değildir. Bugünün devleti, sosyal medya trollerine göre pozisyon alan değil; veriye, belgeye, hukuka dayalı bir stratejiyle hareket eden güçlü bir devlet yapısına sahiptir. Ve her kim bu devletin kurumlarını yıpratmak için kamuoyuna yalan servis ederse, karşısında yalnızca BTK’yı, savcılığı ya da bakanlıkları değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin millet iradesini, devlet aklını ve asırlık hafızasını bulacaktır.

Bu süreç, bir kere daha göstermiştir ki;

Devletin hukuku vardır.

Devletin iradesi vardır.

Ve Türkiye’nin hiçbir manipülasyona tahammülü yoktur.