Bu Ateş Herkesi Yakabilir
Ortadoğu yeniden sıcak... Bu kez hedef İran.
İsrail’in gerçekleştirdiği nokta atışı saldırılarda, İran’ın kritik askeri merkezleri, savunma ağı ve bazı üst düzey isimleri doğrudan hedef alındı. Bu saldırı bir güvenlik önlemi değil, açık bir savaş ilanı niteliğinde. İsrail sahada artık gizli değil; doğrudan oynuyor.
İran ise büyük bir sessizlik içinde. Ama bu sessizlik fırtına öncesi mi, yoksa stratejik bir soğukkanlılık mı; bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
İRAN CEVAP VERİRSE NE OLUR?
İran’ın elinde büyük bir vekil güç ağı var. Hizbullah, Haşdi Şabi, Husiler gibi aktörler bölgeyi kolayca ateşe sürükleyebilir. Ancak doğrudan İsrail’e yanıt verilirse, bu durum sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi içine alacak zincirleme bir savaşı tetikler.
ABD’nin, Avrupa’nın ve Körfez ülkelerinin pozisyonu da belirleyici olacak. Özellikle Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerin bu süreçte İsrail'e dolaylı destek verdiği konuşuluyor. İran yalnız. Ama yalnız bir ülkenin nereye kadar sessiz kalacağını kimse kestiremiyor.
İSRAİL’İN AMACI NE?
İsrail uzun süredir İran’ın nükleer programını tehdit olarak gösteriyor. Ama asıl hedef, İran’ın bölgede kurduğu etkinliği kırmak. Bu saldırıyla İran’ın caydırıcılığına darbe vurulmak isteniyor. Aynı zamanda içeride Netanyahu üzerindeki siyasi baskılar da dış politikada agresif adımlarla yumuşatılmak isteniyor.
İsrail için bu saldırı; iç politika, güvenlik ve stratejik üstünlük anlamında çok boyutlu bir hamledir.
TÜRKİYE BU DENKLEMDE NEREDE?
Türkiye için bu kriz sadece bir dış politika konusu değil. Güvenlik, ekonomi ve iç istikrar açısından doğrudan etkili.
İran’dan gelebilecek olası bir göç dalgası, yeni bir insani kriz anlamına gelir.
Sınır güvenliği, yeni bir terör dalgası, enerji fiyatları ve ticaret rotaları açısından da tablo hassas.
Türkiye’nin arabulucu rolü bugün her zamankinden daha önemli.
Ankara hem ABD hem iran’la aynı anda konuşabilen tek ülkedir.
Ve bölgede güçlü diplomasi yürütebilecek yegâne aktördür.
BU SALDIRILARIN DÜNYADAKİ YANKISI NE?
Dünya sessiz.
Birleşmiş Milletler etkisiz.
Avrupa Birliği dağınık.
Amerika saldırıyı "meşru müdafaa" çerçevesinde değerlendiriyor.
Bu tablo, küresel sistemin çifte standardını bir kez daha gözler önüne seriyor.
İran’a yönelik bu saldırının herhangi bir uluslararası meşruiyeti yok. Ancak İsrail, artık hukuku değil, kendi güvenlik perspektifini referans alıyor.
Bu, sadece Ortadoğu için değil; tüm dünya için tehlikeli bir örnek.
BİR SORU: İRAN BU SALDIRIDAN KURTULABİLİR MİYDİ?
Evet.
İran eğer son yıllarda Türkiye ile daha sağlam bir stratejik ortaklık kurabilseydi, bu saldırının istihbari olarak önüne geçilmesi veya etkisinin azaltılması mümkündü.
Ama İran, kendi yalnızlığını kendi tercih etti.
Bölgesel iş birliklerinden uzak durdu, ideolojik kutuplaşmaları tercih etti.
Bugün -istenmeyen bir gerçeklik olmakla birlikte- ne yazık ki bedelini ödüyor.
ATEŞLE OYNANIYOR
Ortadoğu bir kez daha uçurumun kenarında.
Sadece İsrail ve İran değil; tüm bölge diken üstünde.
Bu kriz doğru yönetilmezse; yeni göçler, yeni çatışmalar, yeni krizler kapıda.
Türkiye'nin bu süreçte sergileyeceği akılcı ve dengeleyici politika, sadece Ankara’nın değil, bölgenin kaderini belirleyecek.
Savaş çığırtkanlığı değil, diplomasi zamanı.
Ama herkesin susması, bu savaşın sessizce büyümesine neden oluyor.
Bu ateş, yalnız İran’ı değil; tüm insanlığı yakabilir.
Her zamanki gibi masum siviller yine bir ateş hattına atıldı. Ve yine baş aktör insanlık katili Netanyahu.