Terörsüz Türkiye: Hukukun Gücüyle Güvenli Gelecek

GİRİŞ:
2025-10-29
saat ikonu 11:50
|
GÜNCELLEME:
2025-10-29
saat ikonu 11:50

Türkiye, yakın geçmişte terörle mücadelede yalnızca sahada bir mücadele vermedi; aynı zamanda zihniyette ve devlet-toplum ilişkilerinde de derin bir dönüşüm yaşıyor. Artık mesele yalnızca güvenlik değil; hukuk, adalet, ve toplumsal dayanışma boyutlarıyla ele alınan bir ‘milli güvenlik stratejisi’ne dönüşmüş durumda.

Bu dönüşümün merkezinde, kurumların eşgüdümü ve hukukun üstünlüğünün sağlam temelleri yer alıyor. Bu bağlamda, Adalet Bakanlığı öncü bir rol üstleniyor. Bakan Yılmaz Tunç, bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda Bakanlık olarak yürütülen çalışmaları milletvekilleriyle paylaşacaklarını açıkladı. Bu açıklama, terörle mücadelenin yalnızca kolluk kuvvetlerinin değil; yargı, hukuk sisteminin ve sivil toplumun da ortak sorumluluğu haline geldiğini açıkça gösteriyor.

Bakan Tunç’un ifadesiyle, “Devletimizin kurumlarının tam koordinasyon ve uyumu, aziz milletimizin kararlılığı ve hukuk devletinin sağladığı adalet zeminiyle ‘Terörsüz Türkiye’ idealimize her zamankinden daha yakınız.” Bu cümle, devletin güvenlik politikalarıyla adalet sistemini aynı zeminde buluşturan yeni bir anlayışın özetidir. Çünkü terörle mücadelede kalıcı başarı ancak adaletin tesis edildiği, vatandaşın devlete güven duyduğu bir toplumsal yapı içinde mümkündür.

ADALETİN GÜVENCESİNDE MİLLİ BİRLİK

Adalet Bakanlığı’nın öncülük ettiği bu yeni yaklaşım, yalnızca suçluyu cezalandırmayı değil; toplumu yeniden onarmayı hedefliyor. Terör eylemleri yalnızca can kaybına değil, toplumsal bağların zayıflamasına da yol açar. Bu nedenle hukuk sistemi, yalnızca bir cezai mekanizma değil; aynı zamanda bir toplumsal iyileşme aracı olarak işlev görüyor.

Bakan Tunç’un şu sözleri bu yaklaşımın güçlü bir ifadesidir:

“Amacımız, iç cephemizi daha da güçlendirerek, milletimizin birlik ve beraberliğine saplanan hançeri söküp atmaktır.”

Bu vurgu, terörle mücadelenin merkezine toplumsal dayanışmayı yerleştiriyor. “İç cephe” kavramı, güvenliğin artık sadece askerî sahada değil; ailede, okulda, mahallede, medyada, adalet sisteminde ve bireyin vicdanında kurulduğuna işaret ediyor.

KURUMSAL UYUM VE HUKUKİ DAYANIKLILIK

Bakan Tunç’un açıklamaları, devlet kurumları arasındaki koordinasyonun önemini de yeniden gündeme getiriyor. Türkiye, son yıllarda farklı kurumların ortak hareket ettiği çok katmanlı bir güvenlik-modeli geliştirdi. Bu modelde yargı, güvenlik ve istihbarat birimleri ortak bir “milli koordinasyon” anlayışı içinde çalışıyor. Adalet Bakanlığı’nın bu yapı içindeki katkısı, hukukun üstünlüğü ilkesini her aşamada korumaktır.

Yargının bağımsızlığı, hukuki süreçlerin şeffaflığı ve adalete erişimin kolaylığı, toplumun devlete olan güvenini güçlendiren temel unsurlar. Bu bağlamda, “hukuk devleti” vurgusu yalnızca bir anayasal ilke değil; aynı zamanda ulusal güvenliğin de temel taşıdır.

TERÖRDEN KALKINMAYA: YENİ ODAK TÜRKİYE

Adalet Bakanı Tunç’un açıklamasında dikkat çeken bir unsur daha var: Terörle mücadelede başarı sağlandıkça ülkenin enerjisinin artık kalkınma ve üretime yönlendirileceği vurgusu. “Terörün prangasından kurtulan Türkiye, enerjisini kalkınmaya ve yatırıma harcayacak; toplumsal refahın önü açılacaktır.” ifadesi, güvenliğin ekonomiyle doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor.

Terörün gerilemesi, hem yatırım ortamının istikrarını hem de bölgesel kalkınmanın hızını artırır. Bu süreç özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde toplumsal barışın ve ekonomik canlanmanın önünü açacaktır. Güvenlik ortamının güçlenmesi, Türkiye’nin dış politikadaki etkinliğini ve bölgesel liderliğini de pekiştirecektir.

TÜRKİYE YÜZYILI: HUKUKUN MERKEZİNDE YENİ BİR DÖNEM

Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen “Türkiye Yüzyılı” vizyonu, bu sürecin en üst çerçevesini oluşturuyor. Adalet Bakanlığı’nın çizdiği yol haritası, bu vizyonun adalet eksenli ayağı olarak değerlendirilebilir. Yargının güçlendirilmesi, hak temelli reformların sürdürülmesi ve hukukta dijital dönüşüm gibi alanlarda atılan adımlar, hem iç güvenlik hem de toplumsal refah açısından önemli dayanaklar sunmaktadır.

Bakan Tunç’un vurguladığı “gelecek nesillere daha güvenli ve huzurlu bir Türkiye bırakmak” hedefi, bu yaklaşımın hem stratejik hem de insani boyutunu yansıtıyor.

SONUÇ: ADALET, GÜVENLİĞİN KALBİDİR

Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefi, yalnızca güvenlik güçlerinin başarısıyla değil; adaletin, kardeşliğin ve toplumsal dayanışmanın güçlenmesiyle gerçekleşecektir. Adalet Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülen bu yeni dönem; devletin kararlılığını, milletin dirayetini ve hukuk sisteminin güvence işlevini aynı eksende buluşturmaktadır. Bu yaklaşım, Türkiye’nin yalnızca bugününü değil; gelecek yüzyılını da güvence altına alan bir stratejik vizyonun habercisidir.