Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Küresel Gazeteciler Konseyi’nin Alanya’da beşincisini düzenlediği Medya Çalıştayı, bu yıl bir zirveden öte, çağın nabzını tutan bir buluşma gibiydi.
Aylardan Kasım; sonbahar kendini yavaş yavaş hissettirmeye başlamış, Akdeniz’in sert rüzgârı Alanya kıyılarına henüz ulaşmıştı. Bu kez dalgaların uğultusuna, dünyanın dört bir yanından gelen gazetecilerin kelimeleri karışıyor, Alanya ufkunun maviliğine sözcüklerin heyecanı siniyordu.
41 ülkeden, aralarında benim ve birçok dostumun da bulunduğu 310 kalem… Her biri kendi ülkesinin hafızasını, kendi halkının sesini taşıyan birer gazeteci. Dünyanın dört bir köşesinden gelen bu isimler, ülkeler arasında anlayış, diyalog ve barışın yeni dilini aradılar. Ve belki de tarihin en kadim gerçeğini bir kez daha hatırlattılar.
“Türkiye, medya diplomasisinin kalbi olmaya aday bir ülke ve gazetecilik, barışın en sessiz ama en güçlü diplomasi aracı”
Küresel Gazeteciler Konseyi Genel Başkanı Mehmet Ali Dim de açılışta “Gazetecilik, artık haber yazmanın yanında ülkeler arasında güven ve empati tesis etmektir” diyerek bu hususun altını çiziyor.
Ve gerçekten de Alanya’daki buluşma, bu sözü doğrular nitelikte konuşmalara sahne oldu. Kimi Afrika’dan geldi, kimi Asya’dan kimi de bir başka kıtadan ama tüm Küresel medya temsilcileri, ülkeler arasındaki duvarları değil, köprüleri anlattılar. Hepsi “hakikatin dili evrenseldir” inancının etrafında bir araya geldiler.
Açılışta konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ise sözü iletişim teknolojilerine, kelimenin gücüne ve haberin sorumluluğuna getirerek;
“Tarafsız ve özgür basın, demokratik devletlerin en önemli gücüdür” dedi. Ardından,
“Gazetecilik mesleğinin sesi ne kadar güçlü çıkarsa, milletin talepleri de o derece kamuoyuna yansır” diye de ekledi.
Bu sözler, bir bakanın teknik açıklamasından ziyade, bir medeniyetin iletişim felsefesini anlatır gibiydi.
Bakan Uraloğlu’nun konuşmasının en dikkat çeken bölümü, Türkiye’nin dijital geleceğine dair çizdiği vizyondu. 5G ile iletişim hızının 10 kat artacağını, gazetecilerin 8K görüntü kalitesinde kesintisiz yayın yapabileceğini anlatırken, teknoloji ile basın özgürlüğü arasındaki o ince çizgiye işaret etti:
“Bilginin ışık hızıyla yayıldığı bir çağda, doğru habercilik hiç bu kadar önemli olmamıştı.”
Aslında bu söz, bir nevi çağımızın çelişkisini özetler mahiyetteydi. Haber artık saniyeler içinde dünyayı dolaşabiliyor, fakat doğruluk, hâlâ emek, vicdan ve sorumluluk gerektiriyordu. Uraloğlu’nun altını çizdiği “dezenformasyonla mücadele” vurgusu, gazetecilere yüklenen güvenilir basın etiğini yeniden hatırlatıyordu.
Bana göre gerçeğe ulaşmak ve onu korumak artık yalnızca gazetecilerin değil, insanlığın da ortak görevi olmalı; zira sosyal medya çağında vatandaşın doğru veya yanlış alelade bir sözü bile saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor.
Uraloğlu, ülkenin karayollarıyla birlikte, haber ağlarıyla da büyüdüğünü anlattı. Türkiye’nin ulaştırma altyapısında 300 milyar dolarlık yatırım, 30 bin kilometreye yaklaşan bölünmüş yol ağı, 28 bin kilometreye ulaşması hedeflenen demiryolları, 638 bin kilometreye uzanan fiber ağ… Ama bütün bu rakamlar içinde belki de en anlamlısı şuydu:
“TÜRKSAT 6A ile kendi uydusunu üreten 11 ülkeden biri olduk.”
Artık sadece yollar yapan değil, kelimelerin, verinin ve bilginin de rotasını çizen bir ülkeydi Türkiye.
Çalıştay boyunca yapılan panellerde dijitalleşmenin gazetecilik üzerindeki etkileri tartışıldı. Akademisyenlerden muhabirlere, her konuşmacı aynı noktada birleşti: Teknoloji gazeteciliği kolaylaştırabilir, ama vicdanın yerine geçemez.
“Yeni Medya Dünyasında Dönüşüm ve Sorumluluk” başlıklı oturumlarda yapay zekâ, sosyal medya ve bilgi kirliliği konuşulurken, gazeteciliğin kalbi hâlâ “gerçek”te atıyordu. Mustafa Yüce’nin ifadesiyle, “Haber artık hızla yarışmıyor, güvenle ölçülüyor.” Burak Torun’un altını çizdiği gibi, “Yapay zekâ haberi yazabilir ama niyeti anlatamaz.”
Çalıştayın bir diğer önemli bölümü ise TÜRKSOY ile imzalanan iş birliği anlaşmasıydı. Türk dünyasının ortak medya dili için atılan bu adım, kelimelerin sınır tanımadığını, haberin bir bilgi ve kültür taşıyıcısı olduğunu hatırlattı. TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev’in sözleri, bu ruhun en güzel özetiydi: “Bu iş birliği, Türk dünyasının ortak sesini daha gür duyurma iradesidir.”
Türk medyası, artık yalnız kendi halkına değil, kardeş coğrafyaların kalbine de sesleniyor.
Uraloğlu’nun 5G vizyonu, teknik bir devrim ama aynı zamanda insani bir sınavın da başlangıcı. Artık bilgi, ışığın hızıyla yayılacak; ama o ışığın yönünü belirleyecek olan, yine insan eli. Gazeteci, o ışığı yönlendiren kişidir. Bir kelimeyle umut verebilir, bir satırla da toplumları aydınlatabilir.
Özetle, gazetecilik, küresel barışın anahtarıdır. Türkiye, bu anahtarı elinde tutan ülkelerden biri olma yolunda kararlılıkla ilerliyor.
