WorldFood İstanbul 2025
İstanbul, her eylül ayında tatların da başkenti hüviyetine dönüşür. Bu yıl 33.’sü düzenlenen WorldFood İstanbul, Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nin geniş salonlarını ticaretin, kültürün ve mutfağın buluşma meydanına çevirdi. Ayak sesleri, farklı dillerde yükselen sohbetler, stantlardan yayılan taptaze kokular… Sanki tek bir fuar değil, dünyanın dört bir yanından gelen tatların kurduğu dev bir sofra...
Kazım Taycı’nın sözleri fuar için çok değerli
İHBİR Yönetim Kurulu Başkanı / Tayaş Gıda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kazım Taycı “WorldFood İstanbul’u Türk gıda sektörünün vitrini, dünyaya açılan en güçlü kapısı olarak görüyoruz” diyor.
Gerçekten de bu yıl 100’ü aşkın ülkeden 900’ün üzerinde satın almacının buluşması, Türkiye’nin gastronomi cazibesini adeta somutlaştırdı diyebiliriz.
Markalar arasında bir lezzet yürüyüşü
Fuarda attığım her adımda, başka bir hikâyeye dokundum. Bursa Kebap Evi, Portekiz’den pastel de nata ile şaşırttı; ulusal bir marka, küresel bir tatla sınırları kaldırıyordu adeta. Gaziantep’in Galez standında katmerin çıtırtısı, yuvalamanın inceliği, içli köftenin yoğunluğu Anadolu’nun mutfak mirasını bir nevi sahneye taşıyordu.
Kayseri’nin sesi ise Ziyafe Mutfağı’ndan yükseldi: Mantı ve donuk ürünlerle, yöresel mutfağı endüstriyel boyuta taşıma cesareti… Aktaşlar Pide’nin sıcacık pide kokusu ise sadece fuar salonunu değil, yaklaşık 50 ülkeyi sarıyordu.
Silivri’den Arslan Süt, kara maya ile mayalanmış yoğurdu ve ayranı ile “doğal olan”ın hâlâ en kıymetli seçenek olduğunu hatırlattı. Üstat Tatlı, geleneksel şerbetli lezzetlere yenilikçi dokunuşlarla nostalji ve modernliği aynı lokmada buluşturuyordu.
Burcu Gıda’nın yenileşme hareketi başta salça olmak üzere diğer ürünlerinin yansıra sarma, dolma ve pilav çeşitleriyle pratikliğin de damak çatlatabileceğini gösterdi. Gencer Zeytin’in sofralık inceliği, Gedik Piliç’in yılların “efsane”leşmiş ürünleri, Global Gıda’nın çocuklar için hazırladığı eğlenceli lezzetler, fuarın farklı köşelerinde birer mola noktasıydı.
Tatlı tarafında ise ayrı bir rekabet vardı: Kahramanmaraş Duka Baklava ile Bursa’nın Hacı Hasanoğulları, incelikli ustalıklarıyla adeta şerbetli bir sanat mücadelesine girdi. Anadolu’nun bereketi Aydın Nazilli Güldere incirleriyle, Bitlis’in Tülliana balı ile sergilendi. Isparta’dan Kadirzade, kendine özgü tatlılarıyla dikkat çekerken, Sorbe’nin ferahlatıcı tatları kalabalığa nefes aldırıyordu.
Sofra’nın glütensiz ürünleri, Ener Süt ve Adoba Gıda’nın süt ürünleri, Tarım Kredi Tedarik’in güven veren varlığı, sağlıklı beslenmeye duyulan ilgiyi görünür kıldı.
Sağlık, inovasyon ve anadolu’nun bereketi
Bu yıl fuarda yükselen temalardan biri hiç şüphesiz sağlıklı beslenmeydi. Glütensiz ürünler, vegan seçenekler, probiyotik çözümler… Sofra’nın ürünleri, Arslan Süt’ün kara mayalı yoğurdu, Global Gıda’nın çocuklara özel sağlıklı lezzetleri, tüketicinin yeni eğilimlerini açıkça ortaya koyuyordu.
Ama tüm bu modern arayışların ortasında Anadolu’nun kadim bereketi de unutulmadı. Nazilli’nin inciri, Bitlis’in balı, Silivri’nin yoğurdu, Gaziantep’in katmeri… Hepsi bir araya gelerek Türkiye’nin bugünün, geçmişin ve geleceğin mutfak mirasını temsil etti.
Özetle WorldFood bir fuardan fazlasıydı
Bence rakamlardan çok daha fazlasıydı WorldFood İstanbul 2025. 1.400 firma, 3.200 marka, 40’ın üzerinde ülkeden gelen profesyoneller… Evet, bunlar etkileyici istatistikler. Ama fuarı gerçek kılan, stantların ardındaki insan hikâyeleri… Geleneksel tatlıya yeni soluk katan usta, organik zeytinini doğaya bağlılıkla üreten çiftçi, glütensiz çözümlerle yeni nesle umut olan girişimci…
Dolayısıyla WorldFood İstanbul, Türkiye’nin mutfağını dünyaya sunan, Anadolu’nun toprağını küresel sofralara açan bir lezzet senfonisiydi adeta.