Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Şunu dürüstçe itiraf edelim: Birçoğumuz için teknoloji, telefon ekranlarımızda parlayan, hayatımızı hızlandıran uygulamalardan ibaret. Ama asıl, gerçekten kırılma anı dediğimiz büyük değişimler, bizim fark etmediğimiz bambaşka bir alanda, mikroskobik ölçekte yaşanıyor.
Son birkaç yıldır, bilim dünyasının arka odalarında bir devrim sessizce gerçekleşti. Bu devrim, bizim bildiğimiz biyolojiyi tamamen yeniden tanımlıyor. Artık mesele, hayatı anlamaktan ziyade, hayatı tasarlayanların el üstünde tutulduğu bir döneme girdik.
Biyolojik organizmalarının yapı taşı proteindir. Vücudumuzdaki her hareket, her hastalık, her savunma mekanizması, bu proteinlerin üç boyutlu şekline ve işlevine bağlıdır. Yıllarca süren deneysel çabalarla çözmeye çalıştığımız bu yapboz, artık bir bilgisayar ekranında birkaç saniyede çözülüyor.
Bu alanda devasa bir hızlanmayı, Amerikan menşeli DeepMind’ın AlphaFold sistemi başardı.
Bilgi Çağı Bitti, Yetki Çağı Başladı
Ancak geçen yıl yaşanan FragFold gelişmesi, beni adeta dumura uğrattı.
FragFold’un yaptığı şey, sadece mevcut proteinleri okumakla kalmadı. Yapay zekâ, doğada var olmayan, tamamen yeni, özgün proteinler tasarladı. Dahası, bu tasarımlar laboratuarda üretildiğinde, istenilen biyolojik işlevi yerine getirdi.
Bu, bir şiirin sadece çevirisini yapmak değil, o dilin kurallarını kullanarak yep yeni bir şiir inşa etmektir. Biyoloji, mühendisliğe dönüştü. Doğa, üzerinde çalışabileceğimiz, optimize edebileceğimiz bir kod defterine dönüştü.
Peki, bu bize ne söylüyor?
Artık olay sadece 'bulmak'tan çıktı, 'tasarlamak' aşamasına geçti. Düşünün: Plastik yiyen bir enzimin sadece var olan en güçlüsünü bulmakla yetinmeyeceğiz; daha hızlı, daha dayanıklı bir versiyonunu bizzat kodlayacağız. Bir hastalıkla savaşan antikorları yıllarca aramak yerine, sadece o hedefe saldırmak üzere kodlanmış sentetik bir molekülü doğrudan geliştireceğiz. Bu, sadece "ilerleme" değil. Bu, elimizdeki yetkinin sınırlarının köklü bir şekilde değişmesidir.
Yat Ali Yat Dönemi Bitti! “Kalk Ali Kalk ve Çalış” Dönemi Başladı
Bu tabloya bakarken, doğal olarak aklıma ülkem geliyor. Biliyorum, teknoparklar kuruluyor, önemli yatırımlar yapılıyor. Ama bu hız, devrimin hızıyla pek eşleşmiyor. Geç kaldığımız her gün, sadece bir yıl değil, bir neslin heba olmasına gönlüm razı olmuyor! Çünkü, ister inanın ister inanmayın, dünya, şu an adeta bir biyolojik yarış içinde. Bakınız, Kanada, Singapur, Kore gibi ülkeler, bu olayın sadece ilaç sanayi için değil, aynı zamanda gıda güvenliği ve ulusal savunma için de hayati olduğunu anladı ve muhteşem çalışmalar yürütüyor…
Peki biz bu olayın neresindeyiz? İnanın ben de bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa bu alanda olmamızın zaruri olduğu! Eğer varsa konu hakkında beni aydınlatmanızı da arzu ederim…
Evet, bir yapay zekâ size saniyede yüzlerce yeni biyolojik tasarım sunabiliyor. Ama eğer sizin o tasarımı hızla test edecek, güvenliğini doğrulayacak laboratuar altyapınız yoksa; eğer bu alanda çalışacak uzman bilim insanlarını yetiştirecek üniversite programlarınız bu hıza adapte olamıyorsa, o tasarımların size hiçbir faydası olmayacaktır. Günün sonunda, dışarıda yazılan bir bilimsel makale yığını olmaktan öteye gidemeyeceğiz. Bu, "Yat Ali Yat, uyu Ali uyu" döneminin çoktan bittiğinin ve “Kalk Ali Kalk! Çalış Ali Çalış!” döneminin resmen başladığının göstergesidir.
Bu Güç Kimin Elinde Olmalı?
Bu yeni güç, bizi etik ve güvenlik açısından da çok zor bir noktaya da getiriyor. Oxford ve MIT’deki ciddi merkezler, bu teknolojilerin kötü amaçlı kullanım potansiyelini (AI-destekli biyolojik tehditler) en önemli küresel güvenlik gündemi haline getirdiğini de dile getiriyorlar. Zira aynı araç, bir hayat kurtaran ilacı tasarlayabileceği gibi, bilinen bütün savunma mekanizmalarını aşan yeni bir patojeni de pekâlâ kodlayabiliyor!
Demek bu konu sadece bilim insanlarının laboratuarlarda konuştuğu bir mesele değil, politikacıların, güvenlik bürokratlarının ve toplumun en acil gündemini işgal edecek türden gelişmelerdir. Yani yetkililerimiz biyogüvenliğimizin tanımını, bu yeni tehditlere karşı güncel olup olmadığımızı acilen sormalı. Öte taraftan bir proteini kim tasarlamalı ve tasarımı denetlenmesi gerekenleri belirlemeli regülasyon çerçevelerimizi hazırlamalıdırlar.
Son olarak, bu alanda yaşananların, basit bir teknolojik gelişme olmadığını bir yetki devri olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ve bu yetkilerin, dünyamızı yeniden şekillendireceğinden kimsenin şüphesi olmasın! Ya bu gücü kullanmayı öğrenip, masadaki yerimizi alırız, ya da sadece başkalarının tasarladığı bir gelecekte, yoldan geçen trene bakmak durumunda kalırız. Üçüncü bir seçeneğimiz maalesef yok!
Hoşça kalın.
