Geleceğin Kodu Türkçe Yazılıyor

GİRİŞ:
2025-10-18
saat ikonu 11:55
|
GÜNCELLEME:
2025-10-18
saat ikonu 11:55

Yirminci yüzyılın ortasında, insanlığın bildiği fizik dili kırıldı.
Evrenin düzenli, ölçülebilir, mutlak sandığımız kuralları yerini ihtimallerin, belirsizliklerin, görünmez bağların dünyasına bıraktı. O dünyanın adı çoğunuzun da bildiği gibi “kuantum”du...
Bugün bu kavram artık yalnızca fizik kitaplarının içinde değil; ilaç araştırmalarından enerji teknolojilerine, yapay zekâdan siber güvenliğe kadar yaşamın merkezinde yer almaya başladı.

Ve evet, bu dönüşümün içinde de var. Sadece takip eden değil, katkı sunan bir ülke olarak…

TÜBİTAK’ın Ulusal Kuantum Teknolojileri Merkezi, ASELSAN’ın KUANTAL Laboratuvarı, Bilkent, ODTÜ ve İstanbul Teknik Üniversitesi gibi kurumlarda çalışan genç araştırmacılar, Türkiye’nin görünmeyen laboratuvarlarında yeni bir çağın tuğlalarını örüyor.
Kimi kuantum haberleşme sistemleri geliştiriyor, kimi elmas bazlı sensörlerle savunma teknolojilerine yön veriyor. Bu gençler, yalnızca bilim insanı değil; aynı zamanda dijital çağın da öncüleri benim gözümde…

2025 yılı, Birleşmiş Milletler tarafından Kuantum Bilimi ve Teknolojisi Yılı ilan edildi. Bu, sembolik bir duyuru değil, bir çağrıydı. Neye? Bilimin merkezine yeniden insanı koyma çağrısıydı. Çünkü kuantum devrimi sadece hesap gücü ya da veri hızı değildi. Bu devrim, bilgiye, güvene ve sorumluluğa dair tüm milletler için bir sınavdı.

Kuantum sistemleriyle kırılmaz şifreler geliştirebiliriz, ama kırılgan bir insan güveni üzerine inşa edilmiş bir dünya ne kadar sürdürülebilirdi ki? İşte bu noktada , bir makine meselesi olmaktan çıkıp, bir değer meselesine dönüştü. Bu dönüşümde Türkiye’nin rolü, yalnızca üretici olmak değil; teknolojiyle anlam arasında köprü kurabilen bir ülke olmayı başarabilmektir.

Bugün İhlas Holding çatısı altında yer alan Dijital Varlıklar şirketi, Türkiye (GençTG), XTG Spor, XTG Oyun, Feedtalkz ve IDA Espor gibi dijital markalar da aslında bu köprünün başka yüzünü temsil ediyor. Gençlere yalnızca bir ekran değil, bir ifade alanı açıyorlar. Kültürün, kimliğin ve dijital varlığın iç içe geçtiği bir çağda, gençlerin hem üreten hem de koruyan bir bilinçle yetişmesi gerekiyor.

Teknoloji, kimliği silmemeli; tersine, kimliği güçlendirmeli. Her zaman dile getirmeye çalıştığım: “, insanı unutarak değil, insanla güçlenerek büyümeli.” sözümüzün sonuna kadar arkasında olarak, çalışmalarımızı bu düsturun üzerine bina etmeye devam edeceğiz…

Kuantum çağına girerken Türkiye’nin önünde büyük bir fırsat var. Eğer bu süreci yalnızca bir teknik atılım değil, bir zihinsel devrim olarak ele alabilirsek, gençlerimiz için dünyanın yönünü değiştirebiliriz. Bu bir duygusal iddiadan çok öte, realist bir tespittir. Çünkü küçük bir laboratuvarda başlayan her proje, yarının teknoloji ekosistemine dönüşebiliyor. Bu dönüşümün adı, “yerli kuantum” değil; “yerli düşünce”dir bana göre.

Çünkü görünmeyeni anlamak, önce kendini anlamaktan geçer. Ve Türkiye, kendini anlamaya başladıkça görünmeyeni de yönetebilecek güçte kadim bir ülkedir.

Haftaya cuma, yine aynı yerden konuşalım istiyorum ama bu kez belki, görünmeyeni biraz daha görünür kılabilmek için…

Ah gençler, yarınımızı inşa edecek gençlerle, geleceğin eşiğinde buluşmayı gerçekten çok istiyorum.

Sağlıcakla kalın…