Ne bir kurye direksiyon başında, ne de bir taşıyıcı firma…
Geçtiğimiz gün sürücüsüz bir otomobil, insan eli değmeden yarım saatlik bir rotayı tamamlayarak yeni sahibine ulaştı.
''Gelecek'' dediğimiz şeyin aslında bugün çoktan geldiğini bir kez daha anladık.
Kırmızı ışıkta durdu, kavşakta öncelik verdi.
Şerit takibini, trafik kurallarını, hava şartlarını hesaba katarak ilerledi…
İnanılır gibi değil ama… Her şey kusursuzdu. Bir insanın yapacağı küçük bir dalgınlık yoktu.
Belki de tam olarak bu yüzden biraz ürkütücü.
Direksiyonda bir insanın olmaması, sadece bir sürücü eksikliğ değil, insanlığın kontrol kavramını yeniden tanımlamaya başladığının da işareti.
Peki, ya olur da bir gün hata yaptığında suçlu kim olacak? Arabanın yazılımı mı? Üreticisi mi? Kullanan kişi mi?
Üstelik mesele sadece otomobillerle sınırlı değil.
Otonom drone’lar, robot cerrahlar, robot valeler… Hepsi sırada bekliyor.
Yapay zeka ile son teknolojik sistemler, konforlu sürüş deneyimi derken büyük bir alkışı hak ediyor ama diğer açıdan bu durum işsiz kalacak milyonlar demek.
Şu an belki de kritik bir eşikteyiz.
Otonom sistemleri hayatımıza entegre ederken şunları sormalıyız:
İnsanı merkeze alarak mı ilerleyeceğiz, yoksa merkezdeki yeri akıllı bir algoritmaya mı devredeceğiz?
Teknolojiyi bir araç olarak mı kullanacağız, yoksa bir gün onun aracı mı olacağız?