Kategoriler
UYGULAMALAR
İstanbul
Beş yıl önce aynı çizgide yola çıkan PlayStation 5 ve Xbox Series X/S bugün bambaşka noktalarda. PS5 satışlarda açık ara öne geçti, Xbox ise yön arayışında. Ancak Sony’nin asıl sınavı, PS6 döneminde başlayacak.
Beş yıl önce Sony ve Microsoft, neredeyse aynı mimariye sahip yeni nesil konsollarını piyasaya sürdü. PS5 ve Xbox Series X/S, PC’ye yakın grafikler, hızlı yükleme süreleri ve “oyunlarda yeni çağ” vaadiyle tanıtıldı. Ray tracing, yani gerçekçi ışık ve gölge teknolojisi, bu vaatlerin merkezindeydi.
Ancak bugün gelinen noktada tablo pek de anlatıldığı gibi değil. PS5’in 1.050’yi aşan oyun kütüphanesinde ray tracing destekleyen oyun sayısı sadece 60 civarında. Yani toplamın yaklaşık yüzde 6’sı. Açıkçası bu, birçok oyuncu için hayal kırıklığına yol açtı.
Teknik vaatler tartışmalı olsa da satışlar net konuşuyor. Kasım 2025 itibarıyla PS5, dünya genelinde 84 milyon adedin üzerine çıktı. Xbox Series X ve S modelleri ise aynı dönemde yaklaşık 30 milyon civarında kaldı.
Bu fark, Microsoft’un son yıllarda izlediği stratejiyle de yakından ilgili. Xbox’ı “oyunların Netflix’i” haline getirme hedefi, Game Pass odağı, Activision Blizzard’ın 68,7 milyar dolara satın alınması ve donanım fiyatlarına üst üste gelen zamlar, konsol tarafında ciddi bir ivme kaybına yol açtı. Sony ise daha temkinli ama daha oyuncu odaklı bir yol izledi.
PS5 ilk tanıtıldığında tasarımı çok eleştirildi. Büyük, iddialı ve alışılmışın dışındaydı. Ama zamanla bu tasarım, özellikle Xbox Series X’in sade siyah kutu görünümüyle kıyaslandığında, PS5’e “gelecekten gelmiş” hissi kazandırdı.
Donanım tarafında da benzer tercihler öne çıktı. PS5’in standart M.2 NVMe SSD desteği, depolama alanını uygun maliyetle genişletmeyi mümkün kıldı. Xbox’ın uzun süre yalnızca pahalı ve özel depolama çözümlerine mahkûm kalması, oyuncuların tepkisini çekti.
PS5’i farklı kılan unsurlar sadece donanım gücü olmadı. DualSense kontrolcüsündeki uyarlanabilir tetikler, birçok oyunda deneyimi bambaşka bir seviyeye taşıdı. Gran Turismo 7’de fren direnci, Horizon Forbidden West’te yay gerilimi ya da Astro Bot’taki yüzey hissi, oyuncunun oyunun içine daha fazla girmesini sağladı.
Tempest 3D ses teknolojisi ise çok daha sessiz ama etkili bir yenilik oldu. Neredeyse tüm PS5 oyunlarında desteklenen bu sistem, kulaklıkla oynandığında yönsel sesleri son derece başarılı şekilde aktardı. Birçok oyuncu için bu, konsol deneyiminde kalıcı bir alışkanlığa dönüştü.
Sony, PS5’i sadece “oyun oynanan bir kutu” olarak görmedi. PSVR2, PlayStation Portal ve farklı çevre birimleriyle ekosistemi genişletmeye çalıştı. PSVR2 ticari anlamda beklentiyi karşılamadı, Portal da Switch ya da taşınabilir PC’lerle rekabet edemedi. Ama bu adımlar, PS5’in etrafında bir “koruma alanı” oluşturdu.
Xbox cephesinde ise benzer bir donanım ekosistemi hiç oluşmadı.
Sony, oyunlarını PC’ye açıyor ama zamanlamayı çok iyi ayarlıyor. Spider-Man 2, Ghost of Tsushima ve God of War örneklerinde olduğu gibi, oyunlar önce PS5’te uzun süre kalıyor, ardından PC’ye geliyor. Bu da PS5’i hâlâ ana platform haline getiriyor.
Microsoft’un oyunlarını eş zamanlı ya da çok kısa sürede rakip platformlara taşıması ise Xbox’a olan bağlılığı ciddi şekilde zayıflatmış durumda.
Önümüzdeki yıllarda PS6’nın 2027 veya 2028’de çıkması bekleniyor. Ancak Sony’nin asıl rakibi yeni bir Xbox değil. En büyük tehdit, Valve’ın 2026’da piyasaya sürmeye hazırlandığı Steam Machine.
Küçük bir kasa, SteamOS ve devasa bir oyun kütüphanesi… Steam Machine, PS5 Pro’dan daha zayıf olabilir. Ama asıl mesele bu değil. Tıpkı Steam Deck’in taşınabilir PC pazarını patlatması gibi, Steam Machine de üçüncü parti SteamOS konsollarının önünü açabilir. İşte bu noktada Sony, bugüne kadar hiç olmadığı kadar geniş bir cepheden baskı görebilir.
PS5’i zirveye taşıyan şey; güçlü markalar, özel oyunlar ve sağlam bir ekosistem oldu. Nintendo’nun Mario, Zelda ve Pokémon ile yaptığı da tam olarak buydu. PS6’nın başarısı da aynı şarta bağlı olacak: Yeterince güçlü ve gerçekten özel oyunlar.